İki farklı dilin konuşuru olmanın insanların, özellikle çocukların kafasını karıştıracağı ya da birtakım zorluklara sebep olacağı düşünebilir. Ancak durum tahmin edilenden oldukça farklıdır.
Ana dil dışında farklı bir dil öğrenmek ve bilhassa bunu konuşabilir duruma gelmek, insan beyni üzerinde tahmin edilemeyecek kadar çok artıya sahiptir.
Gelin, iki dilli olmanın artılarına daha yakından bakalım.
Yeni bir dil öğrenmek, bir zihin egzersizidir.
İki dilli beyinde tüm dillerimiz, aynı anda aktif olur. Bir dili konuşurken başka bir dili bastırmaya yönelik sürekli çaba, diller arasında düzenli olarak geçiş yapmanın getirdiği zihinsel zorluklarla birlikte beyni aktive eder.
Konsantrasyonu, problem çözmeyi, hafızayı ve dolayısıyla yaratıcılığı geliştirir. Ayrıca uzmanlara göre birden fazla dili konuşan kişiler, demans hastalığına konuşmayanlara göre 4 ila 4 buçuk yıl daha geç yakalanır.
Bu, bilişsel rezerv fikrinin güçlü bir doğrulamasıdır. Şöyle ki bilişsel rezerv, insanların düşünme yetenekleri rezervi geliştirdikleri fikridir. Bu da onları, yaşlanma ve hastalık sebebiyle oluşabilecek kayıplara karşı korur.
Araştırmacılara göre iki dil bilen kişiler, demansın yanı sıra felçten yakalandıklarında da daha hızlı iyileşirler.
Dil, geniş ve karmaşıktır. Fikirleri, kavramları, algıyı ve farklı sesleri etkiler. Belirli bir beceri ne kadar karmaşıksa, bilişsel rezerv üzerinde olumlu bir etkiye sahip olma olasılığı da o kadar yüksektir.
Ayrıca beyin, karmaşık bir sinir ağları kümesidir. Çocukken yeni bir dil öğrenmek beyinde yeni ağlar kurulmasına katkı sağlar. Ancak bu yeni dil, ileriki yaşlarda öğrenildiğinde mevcut ağları değiştirmek ve daha fazla bağlantı kurmak gerekir.
Öte yandan iki dillilik hem çocuklarda hem de yetişkinlerde diğer insanların bakış açısını görebilme ve anlayabilme yeteneğini geliştirir.
Ek olarak son araştırmalar da insanların ana dillerinde daha duygusal, ikinci dillerinde ise daha rasyonel ve soyut tepkiler verme eğiliminde olduklarını doğrular.