Ayağınızı sehpaya çarptığınızda oluşan acıyla nasıl bağırdığınızı hatırlıyor musunuz? Ya da ocakta yemek yaparken kolunuza sıçrayan yağ ile irkilerek ses çıkardığınızı. Aslında bu bağrışların hiçbiri sebepsiz değil.
Acı, bazen o kadar dayanılmaz oluyor ki vücudumuzun gösterdiği tek tepki bağırmak olabiliyor. Bu, kiminin acısını hafifletirken kimini de sakinleştiriyor.
Öyleyse neden sakinleşmek için sürekli bağırmıyoruz?
Bağırmak, yalnızca acıyı yok etmek için değil, ilkel bir içgüdü olarak da gerçekleşiyor.
Aslında acı hissettiğimizde bağırmak, o acının hissini hafiflettiği gibi rahatlamamızı da sağlıyor. Belki birçok insan acıyı dile dökmenin güçsüzlük olduğunu bilerek dişini sıksa da bilim bunun tam tersini söylüyor.
Küfretmenin salgıladığımız acıyı hafiflettiğine dair yapılan çalışmalar varken bağırmanın da aynı oranda insana iyi geldiği kanıtlandı. Belki de bu yüzden, çoğumuz acı çektiğimizde otomatik olarak küfürlü ifadeler kullanıyoruz. Bu da içgüdü ile alakalı.
Bilim, basit bir sesli tepkinin bile ağrıyı hafifletebileceğini söylüyor.
Ses çıkarmak, motor sistemimizi harekete geçirerek acıyı hafifletici bir etki yaratır. Araştırmalar, acıyı ifade etmekle ilgili kas aktivitelerinin ağrıya karşı bir koruma sağladığını ortaya koyuyor.
Ses çıkarmanın ötesinde, kendi sesimizi duymak kendimizi güçlendiren ve ağrıyı hafifleten bir etki yaratıyor gibi görünüyor. Ses, kendimizi kontrol altında hissetmemize ve duygusal olarak daha az etkilenmemize yardımcı oluyor.
Ses üretimi, amigdaladan kaynaklanıyor ve duygusal acının yönetilmesinde rol oynuyor.
Acı çektiğimizde tüm vücudumuz gerilir ve kaslarımız kasılır. Ancak düşük sesle konuşmak veya derin bir inleme sesi çıkarmak, boğazımızdaki ve altındaki kasların gevşemesine neden oluyor. Ağzımızı açmak bile bu gevşeme etkisini yaratıyor.
Acı çekerken derin bir nefes alırken beşe kadar sayıp nefesinizi verirken hafifçe inleyebilirsiniz. Bu basit yöntem, tüm vücudunuzda rahatlamayı artırırken acıyı da hafifletebilir.