Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılmasıyla meydana gelen depremler, kimi zaman büyük şiddetlerde açığa çıkarak oldukça ağır yıkımlara neden olabiliyor. Pek çok konuda bilinmezliğini koruyan bu afet, bazı zamanlarda yeryüzündeki olağan dışı tepkimelere sahne olabiliyor.
Deprem anında, öncesinde veya sonrasında ortaya çıkabilen çeşitli ışık kümeleriyse, bu afetle alakalı merak uyandıran şüpheli görüntüler arasında. Meydana gelen bu ışık toplulukları, dünyanın çeşitli bölgelerinde ve ülkemizde gerçekleşen depremler esnasında farklı videolar ve görsellerle kayıtlara geçmiş durumda.
6 Şubat tarihli 7.7 büyüklüğündeki Kahramanmaraş merkezli depremde de ortaya çıkan bu parlamalar nasıl meydana geliyor olabilir?
Deprem ışıkları; “titreşen alevler”, “parlayan küreler”, “şimşek” şekillerinde görülebiliyor.
Bunların yanında “meteor görünümlü” ya da “çatlaklardan çıkan volkanik alevler” olarak da tarif edilebiliyor.
Araştırmacılar, bu ışık parlamalarına çeşitli hava araçlarının sebep olabileceğini ya da bunların tamamen tesadüfi bir fenomen olduğunu düşünüyolardı; ta ki İtalya’da tuhaf ışık alevleri görülene dek.
2009 Nisan’ında görülen bu ışık kürelerinin akabinde 6.3 büyüklüğünde bir deprem meydana gelince araştırmacılar bu ışıkların depremle ilişkili olabileceği konusunda çalışmalara başladı.
NASA araştırmacısı Friedemann Freund, gece ve gündüz çalışan birçok güvenlik kamerası sebebiyle bu fenomenlerin artık daha kolay tespit edilebildiğini ifade ediyor. Örneğin, 2007’de Peru’nun Pisco kentinde de görülen 8.0 büyüklüğündeki bir deprem anında, deprem ışıklarının görüntüleri yakalanmıştı.
İtalya’nın L’Aquila bölgesi dışında San Francisco halkı da depremden hemen önce gökkuşağına benzer bir ışık kümesine şahit olmuştu. Kanadalılar ise 1988 yılında, bir nehir kenarında morumsu parlayan bir küre gördüler ve 11 gün sonra bir deprem meydana geldi.
Yine Kanada’nın Tagish Gölü’ndeki bir dağda, yüzen sarı ve parlak küreleri gözlemleyen Jim Conacher, bu ışık demetlerinin bir kanıtı olarak bu anı fotoğraflamayı başardı.
Yine Conacher’in yakaladığı bu ışıklardan sonra bölgede birkaç saat sonra deprem gerçekleşti.
Farklı bölgelerde görülen bu ışık alevleri hakkında Freund, bu ışıkların “birçok farklı renkte ve biçimde” gelişebileceğini ifade ediyor.
Meksika’da gerçekleşen 8.2 büyüklüğündeki bir deprem anında bu ışık kümeleri kayıt altına alınmıştı.
Meksika’yı güçlü bir şekilde etkisi altına alan ve Mexico City’ye kadar hissedilen bu deprem sonrasında yeşil ve mavi renkli tuhaf ışıklar dikkati çekti.
Bu ışık patlamaları çeşitli dünya ülkelerinin yanı sıra Türkiye’de de bazı deprem anlarında kayda geçmiş durumda. Bunlardan biri de 5.9 büyüklüğündeki Düzce depremiydi.
Düzce’de meydana gelen bu deprem, Zonguldak’ı da etkisi altına aldı ve aynı şekilde ışık kümeleri Zonguldak’ta da kayda geçmişti.
6 Şubat saat 04.17’de gerçekleşen 7.7 büyüklüğündeki deprem anı, Gaziantep’te kayıt altına alınırken söz konusu ışıklar tekrar görüldü.
Freund’a göre deprem ışıkları, yerden çıkan ve havada 200 metreye kadar yükselebilen “elektrik deşarjları”.
Kanada, İtalya, San Francisco, Meksika ve Türkiye’nin yanı sıra bu deprem ışıkları en çok Fransa, Yunanistan, Almanya, Çin ve Güney Amerika’nın bazı bölgelerinde yaygın bir şekilde görüldü. Bu ışıklara kimi zaman depremden önceki gün ve saatte kimi zaman ise deprem sırasında rastlanabilirken, deprem sonrasında görülen örnekleri de bulunmakta.
Peki bu ışık küreleri nasıl meydana geliyor?
Bir olguya göre magmatik ya da metamorfik kayaçlar stres altındayken, moleküler bağları kırılır ve kaya boyunca dolaşan iyonize oksijen serbest kalır. Bu doğrultuda iyonlardan bazıları yüzeyin kendisinde ya da yüzeyin altında yüklü katmanlar oluşturarak elektrik alanları yaratabilir. Bu alanların en güçlüsü ise kısa bir şekilde görülen ışık patlamalarına sebebiyet verir.
Saniyeden daha da az bir sürede gerçekleşen bir diğer olgu ise “mineral yapılarındaki hasarlar”.
Bu kusurlar, bir ışık patlaması gibi patlayan yarı iletkenler gibi görülürken Freund, yüklü parçacıkların “Dünya’nın yüzeyini aşabileceğini ve havaya bir elektrik boşalması olarak boşalabileceğini” ifade eder.
Deprem ışıklarına, laboratuvar deneylerinde taneciklerin incelenmesiyle ortaya çıkan “tribolüminesans”ların da sebep olabileceği görüşleri bulunmakta.
Tribolüminesanslar; ezilme, sürtünme, çizilme veya kimyasal bağlar kırıldığında açığa çıkabiliyor. Benzer şekilde, kuvarsın yer kabuğundaki en yaygın mineral olduğu dikkate alındığında, faylar birlikte hareket ederek kayaların ezilmesine sebep olduğunda da deprem ışıkları ortaya çıkabiliyor.
Freund, bu ışıkların yaklaşan depremin habercisi olarak iyi bir uyarı sistemi gibi görülebileceğini ifade etmesinin yanında bu ışık kürelerinin depremlerin tahmini konusunda şüpheli bir işaret olduğunu da sözlerine ekler.
Araştırmacı, bu ışıkların kesin bir şekilde bir deprem öngörüsü olarak görülebilmesi için daha fazla karakteristik fenomenin ortaya çıkması gerektiğini ve yine de bu teorilerin değişken olduğunu, bu ışıkları görürsek deprem olacağı ihtimalini göz önünde bulundurmamızı tavsiye ediyor.
Tarihte bilinen örneklere bakıldığında ise, 1976’da Çinli bir jeolog, gökyüzünde garip ışıklar görür görmez bulunduğu alanda önlemini aldığını ve akabinde ölümcül Tangshan depreminin gerçekleştiğini ifade ederken, ayrıntılarına değindiğimiz 2009 İtalya depreminde de bir vatandaş, ışık parlamaları görür görmez ailesiyle birlikte daha güvenli bir yere taşındığını aktardı.