Çevremizde muhakkak devamlı olarak bir konuda uzman olduğunu iddia edenler vardır. Fakat öyle ki herhangi bir alanda, gerçek bir uzmanın kendisi hakkında böyle bir iddiada bulunduğunu görmek pek de mümkün olmaz. Peki bir konuda yetersiz olan insanlar, bunun üzerinde neden oldukça bilgili gözükmek isterler?
Bir bakıma cahil cesareti olarak tanımlayabileceğimiz bu durum, Dunning-Kruger etkisi olarak adlandırılır. Bu etki, bir kişinin belirli bir alandaki bilgi ve beceri eksikliğinin, kendi yeterliliğini abartmasıyla ortaya çıkar. Buna karşılık, başarılı insanlar da aslında kendi yeteneklerini bir hayli küçümser.
Peki bu etki daha farklı hangi ayrıntılara sahiptir ve insanlar, neden olmadıkları bir kişi gibi gözükmek isterler?
Dunning-Kruger etkisi, 1990’larda David Dunning ve Justin Kruger tarafından ortaya atılır.
Bu iki profesör tabiri caizse beceriksiz insanların, kendi yetersizliklerinin farkında olup olmadığını test etmek ister. Bu testi gerçekleştirmek için ise 45 lisans öğrencisine 20 soruluk mantık soruları yöneltir.
Öğrencilere bu testi veren ikili, onları puanlarına göre 4 gruba ayırır. En düşük puan alan öğrenciler ortalama 20 sorudan 10’unu doğru yanıtlarken, en yüksek puanı alanların 4’te 1’i ise yaklaşık 17 soruya doğru cevap verir.
Deneyin 2. aşamasında da tüm öğrencilerin performansları, 2 farklı şekilde değerlendirilir.
Dunning ve Kruger ilk olarak öğrencilerden, kaç soruyu doğru cevapladıklarını tahmin etmelerini ister. Sonrasında da öğrencilerin, testi alan diğer öğrencilerle karşılaştırıldığında ne durumda olduklarını tahmin etmesi talep edilir.
Her iki grup, yaklaşık 14 soruyu doğru cevapladıklarını düşünür. En az beceriye sahip olanlar, puanlarını yaklaşık %20 fazla tahmin ederken, en iyi performans gösterenler ise %15 eksik tahmin eder.
Ayrıca bilim insanları 2020 yılında yapılan bir çalışmada, Dunning-Kruger etkisini farklı bir açıdan değerlendirir.
Bu etkinin varlığı, elektrik sinyallerinin kaydedildiği elektroensefalografi (EEG) yöntemi kullanılarak gösterilmeye çalışılır. Yapılan deneyde katılımcılardan gerçekleştirdikleri görevler sonunda, diğer katılımcılara göre kendi performanslarını değerlendirmeleri istenir.
Katılımcılar görevdeki başarılarına göre sıralanır ve sonuç olarak en alt %25’lik dilimdeki katılımcılar kendi yüzdelik dilimlerini gerçek değerden daha yüksek, daha başarılı olan %75’lik dilimdeki katılımcılar ise yüzdelik dilimlerini olduğundan daha düşük tahmin eder.
Bu iki farklı seviyedeki bireylerin tepki sürelerinin de ölçüldüğü deneyde alt yüzdelik dilimdekilerin daha hızlı, üst yüzdelik dilimdekilerinse daha yavaş tepki verdiği görülür.
Yine bu sonuçlar performanslarını olduğundan daha yüksek ve düşük gören katılımcıların, değerlendirme esnasında beyinlerinde farklı bilişsel süreçler meydana geldiğini de gösterir.
Örneğin performanslarının gerçektekinden daha düşük olduğunu düşünenler, değerlendirme sırasında hatırlama becerilerini kullanırken performanslarının gerçektekinden daha yüksek olduğunu düşünenler ise sorulan sorulara aşina olup olmadıklarına güvenmeyi tercih eder.
Aslında bir kişiyi gördüğünde yüzünü anımsamanız fakat o yüzün kime ait olduğunu hatırlayamamanız aşina olma durumuna, o kişinin kim olduğu ve onu nereden tanıdığınız bilgisine sahip olmanız ise hatırlama durumuna örnek verilebilir.
Özetle, Dunning-Kruger etkisi genellikle onu tecrübe edenler tarafından fark edilmez. Bu sebeple David Dunning ve Justin Kruger, bu etkiyi ilk defa tanımladıklarında olan biteni, “Yetersizler ve bunun farkında değiller” cümlesiyle ifadeye çalışırlar.