26 yaşındaki Türk Fizikçi Furkan Öztürk, geçtiğimiz ay Harvard Üniversitesinden ödül aldı. Bu ödül, bugün ana akım medyada “yaşamın sırrını bulduğu için” alındığı şeklinde yeniden gündem oldu. Peki yaşamın kökenleri hakkında önemli bir soruya yanıt veren Öztürk ve ekibinin bulduğu şey tam olarak ne?
Harvard Üniversitesinde doktorasını tamamlayan 26 yaşındaki Türk fizikçi Furkan Öztürk, geçtiğimiz yıl yayımlanan bir araştırmayla bilim dünyasında gündeme gelmişti. Öztürk ve ekibi, yaşamın kökenleri hakkında Nobel ödüllü bilim insanı Jack Szostak tarafından “çığır açıcı” olarak tanımlanan bir çalışma yayımlamıştı.
Öztürk, yine bu çalışması nedeniyle geçtiğimiz ay Harvard Üniversitesi tarafından 2024 Gertrude and Maurice Goldhaber Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödül, bölümdeki en seçkin öğrencilere dağıtılıyordu. Peki Öztürk’ün araştırmasının detayları ne? Ana akım medyanın aktardığı gibi “yaşamın sırrını” buldu mu? Gelin bakalım.
Araştırmada ekip, “homokiralite” probleminin neden oluştuğunu çözmeye çalıştı
Tabii ki “yaşamın sırrını” buldu demek doğru bir ifade değil. Henüz bunu çözebilen bir çalışma yok. Ancak Öztürk ve ekibi, geçtiğimiz haziran ayında yayımlanan araştırmaları ile 4 milyar yıl önce başlayan yaşamın kökenlerini anlamamız hakkında uzun süredir merak edilen bir soruyu aydınlatma noktasında çok önemli bir adım atmış. Çığır açıcı denmesinin asıl nedeni de bu.
Fransız bilim insanı Louis Pasteur, 1848 yılında yaşam için gerekli bazı moleküllerin, tıpkı sol ve sağ ellerde olduğu gibi birbirinin ayna görüntüsü olmasına ilişkin “homokiralite” kavramını ortaya atmıştı. Homokiralite, yaşamın başlangıcı için “olmazsa olmaz” olarak nitelendiriliyordu. Ancak o zamandan beri bunun nedeni konusunda kesin yanıtlar bulunamamıştı.
Biraz daha açacak olursak amino asitler, şekerler ve RNA gibi biyoloji için önemli moleküller ayna simetrisine sahip çiftler hâlinde bulunuyorlar. Bu özelliğe de kiralite deniyor. Ancak simetrik çiftler hâlinde bulunmalarına rağmen biyolojik sistemlerde bu görülmüyor. Yani biyolojide var olan kiral moleküller çift değil sadece bir taneden ibaret. Çift yerine tek olarak bulunuyorlar. DNA, RNA ve yapı taşlarının hepsi sağ taraflıyken amino asit ve proteinler sol taraflı. Bu duruma da “homokiralite” deniyor. İşte soru da tam olarak bu. Ayna (kiral) simetri neden kırılıyor?
Manyetik minerallerin, simetrinin kırılmasına yol açmış olabileceği görüldü
Furkan Öztürk ve ekibi, bu sorunun yanıtını bulmak için yola koyuldular. Sonuçta ise homokiralite problemine temelden bir çözüm bulunması amaçlandı. Deneylerinde doğada bolca bulunan manyetik minerallerin, yani bir anlamda doğal mıknatıs özelliği gösteren yapıların, simetrinin kırılmasına yol açabildiğini gördüler. Öztürk, bunu şöyle açıklıyor:
“Yaptığımız deneyler, manyetik yüzeylerin kiral moleküller ile çok güçlü bir şekilde etkileştiğini ve manyetizmanın homokiraliteye yol açmış olabileceğini gösteriyor. ‘Yaşamın kökeni’ problemi âdeta bir bulmaca gibi, elde ettiğimiz sonuçlar bu büyük bulmacanın önemli bir kısmının çözümüne yönelik ciddi bir adım. Surda bir gedik açtık, devamının da geleceğine inanıyorum.”
Çalışma son derece önemli ve gerçekten çığır açıcı ama yaşamın sırrının bulunduğu falan yok!
Özetle, “yaşamın sırrını buldu” gibi bir ifade baştan sona yanlış. Kaldı ki bu denli kompleks bir sorunun tek bir araştırma ya da birkaç kişilik ekiple yanıtlanması da mümkün değil. Sadece tekerleği icat ederek otomobil yapamazsınız. İcat edip geliştirmeniz gereken binlerce parça daha var. Benzer şekilde “yaşamın sırrı” da tek bir araştırmayla değil, birden fazla araştırmanın birbirlerini destekleyip daha büyük keşiflerin önünü açmasıyla yanıtlanacak bir soru.
Bununla birlikte çalışma, yaşamın sırrını tamamen keşfetmese de kökeni hakkında en büyük problemlerden ve en merak edilen gizemlerinden biri hakkında şimdiye kadarki en net yanıtlardan birini veriyor. Daha fazla çalışmanın geleceğine inanan Öztürk’ün başarılarının devamını diliyoruz. Umarız bu tarz çığır açıcı çalışmaları daha fazla görürüz.