Kulaklıklar, bilhassa kablosuzları piyasa sürüldükten sonra daha da vazgeçemediğimiz araçlar hâline geldi. Öyle ki kablosuz bir kulaklık edinmek, toplumumuzda âdeta bir statü sembolü oldu ve markası fark etmeksizin herkesin kulağında bunları görür olduk. Ancak “Seviyoruz kardeşim!” diyenlere diyeceğimiz birkaç şey var.
Kulaklıkların hayatımızı epey kolaylaştırdığına bir şüphe yok. Fakat bu araçlar, ne yazık ki göründükleri kadar masum değil. Uzun süreli ve yüksek desibelle kullanımları, sizi her an kulaklarınızdan edebilir!
Peki kulaklıkları hiç çıkarmadan hayatımıza devam ettiğimizde, başımıza neler geleceğini hiç düşünmüş müydünüz?
Söz konusu kulaklıklar olduğunda, zarar göreceğini düşündüğümüz ilk yer şüphesiz kulaklarımız olur.
Bu noktada ilk etapta çoğu kişi uzun saatler kulaklık kullanmanın, kulak kiri birikmesine sebep olacağını düşünür ancak aslında bunun pek bir doğruluk payı yok. Kulak kiri oluşumunun temelinde, kulak çubuğu gibi nesnelerin kulağa sokup çıkarılması vardır. Yani kulak kirlerinin sebebi, kulaklıklarımız değil.
Fakat bu noktada, kulaklığın yarattığı bir problem var ki o da işitme duyumuzla ilgili. Aslında hayatımızın büyük bir kısmını, sesin iletildiği ortam olan havada geçiririz ve bu sebeple kulaklarımız da bir nevi dönüştürücü görevi görür.
Öte yandan titreşen nesneler, ses dalgaları biçiminde bir enerji üretir. Bir ses dalgası kulağımıza ulaştığında ise kulak zarımız titreşmeye başlar. Devamında da bu fiziksel titreşim, kulaklarımızdaki tüyleri hareket ettirir ve bu da beynimize giden sinirsel elektrik sinyallerini ortaya çıkarır.
Genel manada bu süreç; iç kulağı, orta kulağı, dış kulağı, beyni ve beyin sapını etkisi altına alır.
Fakat herhangi bir kulaklığı, sonsuza kadar ara vermeden kullanmanın sebep olduğu hasarın boyutlarına bakarken, ilk etapta iç kulağımıza odaklanmak gerekir ve söz konusu, gürültüye bağlı işitme kaybı olduğunda, kulak problemleri noktasında bu durumun en çok karşılaşılan rahatsızlıklardan biri olduğu söylenebilir.
Ayrıca çocuk, genç veya yetişkin fark etmeksizin oldukça uzun süreler kulaklık kullanımı, işitme kaybı açısından ciddi bir risk taşır. Kısaca çevremizden duyduğumuz ancak pek kulak asmadığımız bu durumun gerçeklik payı, maalesef epey yüksek.
Bir diğer taraftan ABD Ulusal Mesleki Güvenlik ve Sağlık Enstitüsü, kulaklarımızın risk teşkil etmeden maruz kalacağı maksimum desibel seviyesini tespit etmeye yönelik bir çalışma gerçekleştirdi.
Çalışmaya göre bu seviyenin, günde 8 saatle 85 desibel olduğu ortaya çıktı. Yani kulakları, 85 desibelle 9 saat veya 100 desibelle 8 saat kulaklığa bağımlı kılmak, tehlike çanlarının çalmaya başladığını gösterir.
İlk etapta kulaklıkla her gün 8 saat geçirmek, çok uzun bir süre gibi gözükse de yapılan bir anket, insanların %17 ila 25’inin günde 8 saat şöyle dursun, kulaklıklarıyla daha uzun bir saatler geçirdiğini ortaya çıkardı.
Yine İsveç’teki bir tren istasyonundaki insanlarla yapılan başka bir araştırma, katılımcıların %46’sının kulaklıklarını 85 desibelin üzerinde kullandığını gösterdi.
Özetle kulaklıkları uzun süre kullanmak, iç kulağın birçok kısmına ve özellikle işitsel kısmı olan kokleaya zarar verebilir. Bu sebeple kullandığımız kulaklığın modeli fark etmeksizin, kulaklarımız buna ne kadar maruz kalırsa kalıcı işitme kaybına yakalanma riskimiz de bir o kadar artar.
Uzun saatler kulaklık kullanımının kulağımıza vereceği hasar, bunlarla da sınırlı değil.
Kulaklıklarımızı yaklaşık 1 hafta hiç çıkarmazsak, büyük bir enfeksiyon riskiyle karşı karşıyayız demektir. Çünkü kulaklığın aşırı kullanımı, kulak kanalımızdaki kir veya nemin sıkışmasına sebep olur.
Nem ve kir de bakterilerin çoğalması için temel olarak ihtiyaç duyduğu iki şeydir. E hâl böyle olunca kulaklarımızda biriken bakteriler de iltihaplanmaya ve enfeksiyona sebep olur.
Ayrıca kulaklıkların kulağımıza giren ve çıkan hava akışını engellemesi, daha fazla nem ve artan sıcaklık manasına gelir. Bu da bakterilerin üreyerek, güle oynaya hayatlarına devam edeceği anlamına gelir.
Ya kulaklıkla hayat, kesintisiz 2 hafta sürerse?
Kulaklarımızda bu 2 haftalık sürecin sonunda muhtemelen granülom gelişir. Yani mantar, parazit veya bakteri gibi ortadan kaldırılamayan canlılar, oval hücre kümeleri biçimini alarak kulaklarımızı etkisi altına alır. Sonucunda da kulak patlaması dediğimiz o korkunç şey gerçekleşir.
Sonuç olarak kulaklıklar her ne kadar hayatımızı kolaylaştıran şeyler olsalar da onları uygun desibellerde ve aşırıya kaçmayacak bir biçimde kullanmak, kulak sağlığımız noktasında epey önemlidir. E tabii kulak sağlınız için, kulaklıkla uykuya dalmanızı da tavsiye etmiyoruz.