Milyonlarca insan nesillerdir cin, hayalet gibi anlatılara inanıyor ve hatta bunları görüyor. İnsanlığı önemli ölçüde etkileyen bu sanrıların nedenini gelin bilime sırtımızı yaslayarak anlatalım.
Hayaletlere veya cinlere inanıyorsanız, yalnız değilsiniz. Dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda kültürde bu tip paranormal varlıklara olan inanç bir hayli fazla. Ancak ne var ki binlerce yıldır bilim insanları tarafından bu tür varlıklara dair hiçbir kanıt bulunamadı.
Metafizik gibi görünen bu görüntülerin nedeni aslında tamamen fiziksel. Peki ne oluyor da insanlar bu görüntüleri görüyor? Ardında yatan gerçekler nedir? Gelin, detaylıca açıklayalım:
Gözlerinize, kulaklarınıza veya beyninize asla her zaman güvenmeyin!
Nedenini muhtemelen daha önce de okuduğunuz “karabasan görme”yle konuyu açalım. Çocukluğumuzdan beri karabasanın gerçek olduğunu sanarak büyüdük ancak aslında olan şey yalnızca uyku felcinden ibaretti.
Uyanma rutinimiz bazen hastalık, yorgunluk gibi nedenlerle sekteye uğrayabilir. Normal bir uyanmada, gördüğümüz rüya sona erer ve kaslarımız devreye girer ancak uyku felcinde, gözlerimiz açılmasına rağmen kaslarımız hâlâ devreye girmez ve vücudumuz tam uyanamadığı için rüya ile gerçeklik arasında bir karmaşa yaşanır.
Bu yüzden, görmek istemediğimiz görüntüler görürüz. Yani gerçek bir varlık sandığımız karabasan, aslında bir halüsinasyondan ibarettir. Uyku esnasında kaslarımız kilitlenmemiş olursa rüyada gördüklerimize fiziksel olarak da tepki verirdik ve bu hiç hoş olmazdı.
Karabasan Olarak Bilinen Uyku Felci Neden Gerçekleşir? Neden Halk Arasında Karabasan Denir?
Beynimiz, pareidolia adı verilen bir fenomen nedeniyle bir şeyleri yüze, vücuda benzetmeyi çok sever.
Gece yatarken karanlık odanızdaki eşyaları korkutucu bir varlığa benzettiğiniz olmuştur. Çoğumuz, bu gibi görüntüleri görünce biraz şaşırıp geçiyoruz ancak bazı insanlar geçmiş yaşantısının, karakterinin, inancının etkisiyle bu anlamsız görüntülere anlam kazandırmak isteyebiliyor.
Üstelik sadece görüntülere değil seslere de anlam yükleyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bir rüzgar veya hayvan sesini doğaüstü bir varlık sanabilirsiniz veya hiç kimse yokken birinin adınızı seslendiğini de duyabilirsiniz.
Bazen de telefonunuz titremiş gibi hissedersiniz ancak açıp baktığınızda bir bildirim göremezsiniz. İşte bunların nedeni, beynin o anki gizemli sese veya görüntüye bir anlam yüklemek istemesindendir.
Bildirim Gelmemesine Rağmen Telefonumuzun Titrediğini Sanmamızın Asıl Nedeni: Hayalet Titreşim Sendromu
Günlük yaşamda gördüğünüz şeyler bile aslında tam anlamıyla bir gerçeklik değil.
Gördükleriniz, gözlerinizin yakaladığı sinyallere dayanarak beyninizin sizin için çizdiği bir resimdir. Aynı şey diğer duyularınız için de geçerlidir. Evet, gördükleriniz büyük ölçüde gerçektir ancak beyniniz orada olmayan şeyleri de aralara serpiştirebilir.
Üstteki videoda bunun pratik bir örneği bulunuyor. Siz o pervanenin aslında dönmediğini iddia edersiniz ancak bilimsel kanıtlar döndüğünü gösterir. İşte hayatın içinde de bu gibi durumlar yaşanabilir.
Yüksek Hızlara Ulaşan Tekerlekler Neden Geri Dönüyor Gibi Görünür?
İnsanlar ölen yakınlarının hayaletlerini gördüklerini düşünürler. Peki bunun nedeni nedir?
Burada Hayalet Uzuv Sendromu’ndan bahsetmek gerekiyor. Bir uzuv, ampute edilmiş olsa bile, bazen aslında yerindeymiş gibi algılanır. Beyin, kesilen/kopan uzvun olduğu yerde bir sorun olduğunu anlar ve var olmayan uzuvdan gelen bir his yaratır.
Kişinin, çok bağlı olduğu bir yakını öldüğünde beyin onun yokluğu nedeniyle bir halüsinasyon yaratabilir. Eğer travma çok daha büyükse bu halüsinasyonlar çok daha yoğun olabiliir. Uzmanlar, bu tür hayaletlerin acı verici veya kafa karıştırıcı olaylarla başa çıkmamıza yardımcı olduğunu düşünüyor.
Araştırmalar, zorbalığa uğrayan çocukların paranormal görüntüler görme olasılığının daha yüksek olduğunu öne sürüyor. Çocukluk travması geçmişi olan yetişkinlerde de görülen bir eğilim.
Hayaletler -şaşırtıcı olmayan bir şekilde- genellikle beynin tam kapasitede çalışmadığı zamanlarda görülür.
Karanlıkta daha fazla görülür çünkü yeterince ışık yoktur ve beyin yeterli miktarda veri alamaz. Yetersiz veriler nedeniyle inandığınız şeyi duymaya, görmeye meyilli olursunuz. Bazen beyin kendi yarattıklarını gerçeğe empoze etmeye çalışır. Uykuya dalarken, uykudan uyanırken de beyin tam kapasiteyle çalışmadığı için bu anlarda çeşitli halüsinasyonlar görülebilir.
Aynı şekilde nörolojik rahatsızlıklar da gerçek olmayan görüntüler görüp sesler duymanıza neden olabilir.
Ruh sağlığı bozukluğu olan şizofreniyi, cin görmek; çoklu kişilik bozukluğunu ise içine cin girmek şeklinde tanımlayan kişiler hala mevcut. Belirtileri hayalet görmek ve var olmayan sesler duymak olan bu hastalıklar ciddi kronik hastalıklardır. Belirtiler bahsedilen hastalıkların erken göstergeleri olabilir.
Nörologlar, şakak lobundaki (görsel hafızayı ve konuşulan dili işleyen noggin alanı) nöbetlerin hayalet görüntülerini tetikleyebileceğini öne sürüyor. Beynin bu bölgesindeki elektriksel rahatsızlıklar, hastaların paranormal görüntüler görmesine neden olabiliyor.
Bu görüntüleri görmek için akıl hastası olmak şart değil.
Beyin aktivitesindeki geçici değişiklikler de halüsinasyonlara yol açabilir. LSD ve sihirli mantarlar gibi psikoaktif maddeler kullanmak da beyni etkileyerek sizi adeta bir fantastik evrene götürebilir.
Londra Üniversitesinde psikoloji profesörü ve Anomalistik Psikoloji Araştırma Birimi başkanı olan Christopher French, “Bu yanılgıların en önemli nedeni bağlam ve inançtır” diyor.
Yani, bir kişi bir yerin perili olduğuna inanıyorsa, o zaman muhtemelen o şekilde görecektir. Araştırmalar, insanlara bir yerin perili olduğu söylendiğinde, bu kişilerin orada anormal deneyimler yaşadığını göstermiş ancak bu bilginin verilmediği insanlar aynı yerde gizemli bir şeyler yaşamamış.
Çünkü sahte bilginin verildiği kişiler kafalarında kötü bir gerçeklik yaratıp ona inanmaya meyilli oluyorlar. En küçük bir tıkırtının, gölgenin, saça değen bir şeyin tehlikeli olduğunu sanıyorlar.
Açıklanamayacağı düşünülen esrarengiz olaylar dahi açıklanabiliyor.
ABD’de bir kasaba halkı, mezarlıkta bir ışık huzmesinin yanıp söndüğünü görünce bunun “oğlunu arayan hayalet bir anne” olduğu fikri kulaktan kulağa yayılmış ve daha sonra bu bir efsaneye dönüşmüş. Ancak şüpheci insanlar bunun nedenini araştırınca ışığın aslında uzaklardaki bir otobanda bir virajdan dönen arabaların farlarından geldiğini bulmuşlar.
Bu trajik hikâyede ise genç bir kız, içine şeytan girdiği sanıldığı için öldürülmüştü ancak kızın aslında epilepsi hastası olduğu ortaya çıkmıştı:
‘Şeytan Çarpması’ Filmine Konu Olan Anneliese Michel’in Bir Ayinde Vahşice Katledilmesinin Trajik Hikâyesi [18+]
Bazen bir ses frekansı bile hayaletimsi görüntüler görmenize neden olabilir.
Hertfordshire Üniversitesinden psikolog Richard Wiseman, infrasonik titreşimler nedeniyle hayaletvari görüntülerin görülebileceğini söylüyor. Bazı hayalet görüntülerinin 18,98 Hz’lik bir infrasonik sinyalin sorumlu olabileceğini öne sürdü.
İşte bu frekansın bulunmasına neden olan olay: Öğretim görevlisi Vic Tandy, bir gece geç saatlerde bir laboratuvarda tek başına çalışırken gözünde tuhaf bir görüntü belirdi. Kısa süre sonra belli belirsiz bu görüntü kayboldu. Ertesi gün, kimse dokunmamasına rağmen bir bıçağın çılgınca titremeye başladığını gördü.
Yoksa laboratuvar perili miydi? Vic Tandy bir bilim insanı olduğu için aklına peri ihtimali dahi gelmedi, nedenini sorguladı ve bu gizemi çözmeyi başardı. Hayaletimsi bir figür görmesinin nedeni, laboratuvardaki aspiratör fanının 18,98 Hz’lik bir frekans yaymasıydı. Bu da göz küresinde oynamaya neden olarak hayaletimsi bir görüntü görmesine neden oluyordu. Bıçağı kendi kendine hareket ettiren şey de bu frekanstı.
Jeolojik fenomenler de hayaletimsi görüntülerin oluşmasına neden olabilir.
Örneğin, bazı teorisyenler, Dünya’nın jeomanyetik aktivitesinin ani bir düşüş gösterdiği günlerde hayaletimsi görüntü görenlerin sayısının arttığını söylüyor. Genellikle Güneş patlamalarının neden olduğu gezegenin manyetosferindeki anormal değişiklikler, beynin iç işleyişini bozarak algılarımızı garip şekillerde karıştırabilir. Ancak bu hipotezi destekleyen kanıtlar şimdilik zayıf.
Genellikle eski binalarda bulunan küf vb. maddelerin de insanların aklını karıştırabileceği düşünülüyor.
New York, Potsdam’daki Clarkson Üniversitesindeki çevre mühendisliği öğrencileri, Empire State’teki sözde perili yapıların perili değil “sporlu” olduğunu tespit etmişler. Çürüyen gıdalar, mantarlar, küfler o bina sakinlerini daha depresif, kaygılı yapabilir ve hatta psikozu tetikleyebilir.
Bazı tarihçiler, ergot mantarı (LSD’nin türetildiği aynı mikrop) ile kontamine olmuş çavdar ekmeğinin, 1600’lerin sonlarında Salem cadı olaylarında da etkili olduğunu söylüyor.
Peki, bu örneklerdeki gibi korkutucu bir görüntüyle karşılaştığınızda ne yapmalısınız?
Eleştirel düşünüp sorgulamalısınız. Uyku felci, halüsinasyon, pareidolia, nörolojik rahatsızlık hatta hologram ihtimalinin bile hayalet ihtimalinden çok daha olası olduğunu bilmelisiniz.
Güney Galler Üniversitesinde yapılan bir araştırmada, eleştirel düşünme becerilerine sahip üniversite öğrencilerinin paranormal olaylara inanma olasılıklarının daha düşük olduğu görülmüş.
Notları yüksek olan ve fizik, mühendislik, matematik gibi bölümlerde okuyan öğrencilerin paranormal inançlara sahip olma eğilimleri oldukça düşükmüş. Çünkü gizemli bir olayı sorgulayarak kanıtlama konusunda iyiler. Bu eğilim, başkaları tarafından yapılan araştırmalarda da görülmüştür.
Yani her tuhaf sesi, görüntüyü hayalet sanmayıp “kedidir kedi” demeniz çok daha mantıklı olacaktır.