Kökeni Antik Yunan’a dayanan ve “korkunç kertenkele” manasına gelen dinozorlar, tarihin bilinen en eski hayvanlarından. 240 ila 230 milyon yıl önce ortaya çıkan ve Triyas, Jura ve Kretase dönemlerini içine alan Mezozoik Çağ’da yaşayan bu hayvan türü, milyonlarca yıl içinde karada ve denizde yaşamış en büyük canlılara dönüştü.
2021 itibarıyla bilimsel olarak tanımlanan 1545 dinozor türü bulunmakla birlikte her yıl ortalama 50 yeni tür keşfediliyor. 78 tondan 500 grama kadar çok çeşitli kütlelere sahip olmalarının yanında sıra dışı görünüm ve özellikleri kaplumbağa, kuş, zürafa ve timsah gibi hayvanlarla çeşitli benzerlikler taşıyor.
Şimdilerde yapılan araştırmalar ve elde edilebilen kalıntılarla üzerinde yapılan çalışmaların hala devam ettiği bu dinozor türlerinden en çarpıcı özelliklere sahip ve ismi çok az duyulmuş olan 10 tanesini inceledik.
İğneyi andıran uzun pençeleri ve zürafa gibi bir boyun yapısına sahip olan “Therizinosaurus”.
Moğolistan’da yaşayan ve yaklaşık 100 kilogram civarında olan bu devasa dinozor, ilk etapta bilim insanları tarafından ön kollarının görünüşü sebebiyle soyu tükenmiş bir deniz kaplumbağası zannedilmişti. Ancak daha sonra, Tyrannosaurus rex’in uzak bir akrabası olduğu tespit edildi.
Uzun, sağlam ve keskin pençelerini çoğunlukla bitki toplamak için kullandığı bilinen bu canlının, klasik bir vejetaryen mi yoksa sebzelerin yanında et de tüketen bir tür mü olduğu sorularının kesin bir cevabı bulunmamakta.
3 metre yüksekliği ve 2 ton ağırlığının yanı sıra şeytani boynuzlarıyla benzersiz bir tür: Carnotaurus.
Yaklaşık 71 milyon yıl önce Güney Amerika’da yaşadığı bilinen bu dinozor, küçük gözlere ve kısa ancak derin bir kafatasına sahipti. Paleontologlar, türün dikkat çeken en önemli özelliklerinden olan kısa kollarının, herhangi bir işlevselliğinin bulunmadığı düşüncesinde.
Türün bu vücut yapısı, birkaç uzvunun yetersiz olmasının yanında koku alma duyusunun oldukça gelişmiş olduğunu gösteriyordu. Bedeninin her yeri büyük sivri uçlar ve çıkıntılarla kaplı olan Carnotaurus’un boynuzları o kadar belirgin ve ürkütücüydü ki Latincede “et yiyen boğa” anlamına geliyordu.
7 metre uzunluğu ile en büyük dinozor türlerinden biri olan ve “dinozorların kralı” unvanına aday olarak görülen “Utahraptor”.
İsmi “Utah avcısı” anlamına gelen bu canlı, yaklaşık 136 milyon yıl önce erken Kretase devrinde yaşamıştı. Güçlü bir çene yapısı ve testere biçimindeki dişlerinin yanında dengeli ve hızlı hareket edebilme imkanı sağlayan uzun bir kuyruğa sahipti.
Pençe numunesinin bugüne dek sağlam kalan fosil uzunluğu 22 cm ve bu ölçünün normal şekliyle 24 cm’ye tekabül ettiği düşünülüyor. Arka ayaklarında daha geniş pençelere sahip olması ise bilim insanlarına sürü halinde avlandığını ve hızlı hareket ettiğini düşündürtmekte.
Olağan dışı fiziksel özellikleriyle “dinozorların kralı” unvanına sahip olabilecek bir diğer tür “Spinosaurus”.
Yaklaşık 99 – 93.5 milyon yıl önce Kuzey Afrika’da yaşamış bir cins olan Spinosaurus, tüm zamanların en yırtıcı dinozoruydu. Diğer türlerine göre 10 tonluk bir ağırlıkla oldukça büyüktü. Kafatasının yaklaşık 1,75 metre olduğu tahmin ediliyordu ve bu uzunlukla kafatası anlamında etçil dizonorların en uzunuydu.
Bu türü ön plana çıkaran en farklı özelliği, omurgasından dışarı genişleyen sırtından aşağı doğru dev bir yelkene sahip olmasaydı. Bazı araştırmacılar bu çıkıntıların kaslarla kaplı bir yapı olduğunu öne sürmekte.
Alışılmadık derecede yüksek bir zekayla açık ara “en zeki dinozor” olarak bilinen “Troodon”.
Geç Kretase döneminde Batı Amerika’nın kuzeyinde yaşadığı bilinen bu canlı, 2 metre uzunluğunda ve yaklaşık 45-40 kilogram ağırlığındaydı. Hepçil olduğu tahmin edilen Troodon, diğer türlerine göre oldukça büyük gözlere ve çok daha fazla sayıda keskin dişlere sahipti.
Tüylü olmaları, beyinlerindeki hava keselerinin varlığı ve yumurtalarının üzerine kuluçkaya yatmaları, kuşlarla olan benzerliklerini gösteren özelliklerindendi. Aynı zamanda saatte yaklaşık 64 kilometrelik maksimum tahmini koşu hızıyla, şimdiye kadar kaydedilen en hızlı yarış atı kadar bir hıza sahipti.
Ağırlığıyla, şimdiye kadar tespit edilebilen en büyük kara hayvanı “Dreadnoughtus”.
Uzunluğu yaklaşık 26 metre ve tahmini kütlesi yaklaşık 65 ton olan bu dinozor, Arjantin’in kaya yataklarında tespit edilmişti. Dreadnoughtus’lar yaklaşık 11 metrelik boyunlarını ağaçların üstündeki yapraklara ve yere yakın bitki örtüsüne erişmek için kullanırdı.
Eğik bir sırt yapısına sahip olan bu otobur, ayrıca uzun kaslı kuyruğunu çevresindeki yırtıcıları uzaklaştırmak için kullandığı tahmin ediliyor.
Antartika’da şimdiye kadar bulunan en eski etobur dinozorlardan olan ve kafasında İspanyol tarağına benzeyen garip sorguçlarıyla dikkatleri üzerine çeken “Cryolophosaurus”.
Yaşadığı bölge ve burnunun üzerindeki tüy demetiyle ismi “donmuş tepeli kertenkele” anlamına gelen bu tür, yaklaşık 6,5 metre uzunluğunda ve 465 kilo civarındaydı. Uzun, dar bir kafatasına sahipti ve Jurassic döneminin tepe avcılarından biriydi.
Yaklaşık 199.3 – 182.7 milyon yıl önce yaşadığı tespit edilen bu dinozorun tuhaf burun tepesi, türün diğer üyelerinin üreme amaçlı mesajlarını gözlemlemek ve yorumlamak için kullanıldığı düşünülüyor.
Adını kemirgen benzeri ön dişlerinden alan ve kuşa benzer bir görünüme sahip olan “Incisivosaurus”.
Bir grup tüylü Maniraptoran dinozorlar içinde bilinen ilk eksiksiz diş yapısına sahip olan bu dinozor, 2002 yılında Çin’de keşfedilmişti.
123 milyon yıl önce erken Kretase’te yaşayan Incisivosaurus, dinozorlar ve modern kuşlar arasındaki yakın ilişkiyi açıkça gösteren türlerden biriydi. İri gagası, körelmiş küçük kanatları ve tüylü gövdesiyle adeta bir kuşu andırıyordu.
Zürafaya benzer vücut yapısıyla ön ayakları ve boynu bedeninin diğer bölümlerine oranla oldukça uzun olan bir dinozor “Giraffatitan”.
150 milyon yıl önce Jura Devri’nde yaşamış olan bu tür, yeryüzündeki en büyük canlılardan biriydi. 26 metre uzunluğa ve en az 15 ton ila en fazla 78 ton ağırlığında olduğu tahmin edilen dinozor, ebatlarına oranla oldukça küçük bir beyni vardı.
Yüksek tepeli bir kafatasına ve ayırt edici kısa bir burna sahipti. Otçuldu ve beş katlı bir bina yüksekliğindeki yeşilliklere ulaşabilecek kadar devasa uzun bir boyuna sahipti.
Minik ön ayaklarındaki tek bir pençeyle tuhaf bir görünüm sergileyen “Linhenykus”.
Yakın zamanda Çin’de keşfedilen bir başka dinozor türü olan Linhenykus, sadece 60 cm boyunda ve 500 g ağırlığındaydı ve diğer dinozor türlerine oranla oldukça küçüktü.
Ayrıca uzun ve çevik uzuvlarıyla uzun bir kuyruğa sahipti ve bu da Geç Kretase dönemine ait diğer tüylü, kuş benzeri dinozorlara benzer bir görünüm çiziyordu. Her bir ön ayağında tek bir pençeye sahip olması sebebiyle “Monodactylus” veya “tek pençe” ismiyle de bilinirdi.
Çeşitli büyüklüklere ve her biri birbirinden farklı sıra dışı özelliklere sahip olan dinozorlar ile ilgili edinilen bilgiler her ne kadar yeterli gibi gözükse de; bu canlıların nasıl yaşadığı, ne şekillerle çeşitlendiği ve soylarının hangi sebeplerle tükendiği gibi konular günümüzde hala tartışılmaya ve araştırılmaya devam ediyor.