Bir hayli sıkıldığımız bir ortamda oranın atmosferinden uzaklaşmak veya gece yatağa girer girmez “Bugün kim ne yapmış?” merağını ortadan kaldırmak için telefonlarımıza sarılırız. Ancak gönderileri bir kez kaydırmaya başladık mı durmamız saatlerimizi alır.
“Şuna da bakayım, şuraya da gireyim” derken alarmın çalmasına yaklaşık 3-4 saat kalmıştır ve dakikaların nasıl uçup gittiğine bir türlü anlam veremeyiz.
Aslında bu durumdan olumsuz etkilenen yalnızca uyku düzenimiz değildir. Beynimiz de bu sonu gelmeyen kaydırmalara bazı tepkiler verir.
Peki sosyal medya mecralarında bu ucu bucağı olmayan kaydırmalarımızdan, beynimizin hangi doğrultuda etkilendiğini hiç düşünmüş müydünüz?
Sosyal medyada veya herhangi bir internet sitesinde bilinçsizce gezindiğimizde, beynimiz bir dizi karmaşık reaksiyona girer.
Bu süreçteki en kilit nokta ise şüphesiz dopamindir. Çoğunlukla memnuniyet, zevk ve mutluluk kavramlarıyla açıklayabileceğimiz bir nörotransmitter olan dopamin, keyifli olduğumuz süre içinde salınır.
Aslında aldığımız her yeni bildirimde ve gördüğümüz her yeni bir gönderide beynimiz, küçük bir dopamin patlaması yaşar ve bundan memnuniyet duyar. Bu memnuniyet de bizi içten içe, bir sonraki dopamin salgısı için telefonu kaydırmaya teşvik eder.
Telefonla bilinçsizce gezinmeyi sürdürdüğümüz esnada dopamin bizi meşgul ederken, bir diğer yandan stres tepkimiz tetiklenebilir. Bu durum, internette herhangi bir olumsuz görsel veya içerikle karşı karşı karşıya kaldığımızda ortaya çıkar.
Bu noktada tuhaf olan da mutluluk ve stresin birleşimi sebebiyle, kaydırmaya karşı paradoksal bir bağımlılığa maruz kalmamız olur.
Ayrıca sosyal medya veya internette tabiri caizse şuursuzca gezinmemiz, hem kısa hem de uzun vadede dikkat süremiz üzerinde olumsuz etkiler yaratır.
Kısa vadede önemli görevlere odaklanmamız zorlaşır, üretkenliğimiz azalır ve hatta kısa süreli hafıza kayıplarıyla karşı karşıya kalabiliriz.
Uzun vadede ise bu odaklanma problemi, odağımızın çok daha fazla süreler kaybolmasına ve günlük hayatta sabrımızın azalmasına neden olur. Öte yandan bu durum bilişsel yorgunluğu da beraberinde getirir.
Cleveland Clinic’in araştırmasına göre ise bu durum, birisinin paylaşımda bulunduğu parti veya özel günlerin dışında kalma hissi nedeniyle kaygı, depresyon veya uyku sorunlarını beraberinde getirebilir.
Ayrıca Penn State Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışma da sosyal mecralarda gönderileri bilinçsizce kaydırmanın, genellikle bir şeyleri kaçırma korkusundan ileri geldiğini tespit etti.
Sosyal medya ve internetin, bazı açılardan elbette artıları bulunmakta.
Fakat sosyal medyayı nasıl kullandığımızın farkında olmak ve bilinçlenmeye çalışmak, psikolojik ve fizyolojik sağlığımız açısından bir hayli önem taşır.
Bilinçsizce gönderileri kaydırmamızın önüne geçebilmek için, sosyal medyada geçireceğimiz süre için sınırlar koyabiliriz ve telefonu elimize almadan önce internete hangi sebeple girmek istediğimizi sorgulayabiliriz.
Bu alışkanlık, dopaminin etkisiyle oldukça keyifli gelse de bunun geçici bir memnuniyet olduğunu ve bu davranışı devam ettirdiğimiz sürece âdeta kısır döngüye girerek, çoğu açıdan olumsuz etkilendiğimizi ara ara kendimize hatırlatmakta fayda var.