Portakal kabukları üzerinde gerçekleştirilen yeni bir çalışma, genellikle çöpe attığımız bu ürünün ne kadar yararlı olduğunu gözler önüne serdi. Bulgulara göre kabukları tüketmek, kalp hastalığı riskini azaltıyor.
Portakalların acı tadıyla bildiğimiz kabukları, vücudumuza birçok yarar sağlamalarıyla biliniyorlardı. Gerçekleştirilen yeni bir çalışma ise kalp üzerinde şaşırtıcı olumlu etkileri olabileceğini gösterdi. Aslında kalp üzerinde etkisi olduğu biliniyordu ancak şimdiki çalışmada yepyeni bir şey içerdiği keşfedildi.
ABD’deki Florida Üniversitesinden bilim insanları, portakal kabuklarının yenildiğinde kalba ciddi fayda sağlayabilen feruloylputrescine (FP) isimli bir yeni ve biyoaktif bir bileşen içerdiğini gözlemlediler. Bulgular, Journal of Agricultural and Food Chemistry üzerinden yayımlandı.
Fareler üzerindeki deneylerde portakal kabuğu yemenin kalp hastalığı riskini azalttığı görüldü
Araştırmacıları heyecanlandıran çalışmadaki deneylerde fareler, altı hafta boyunca FP açısından zengin, besleyici bir portakal kabuğu özü ile beslendi. Sonuçlarda ise iltihaplanma ve kardiyovasküler hastalıklarla ilişkili kan biyobelirteçlerinde azalma fark ettiler. Bu süre zarfında yüksek yağlı besin tükettiklerinde bile etkilerin sürdüğü görüldü.
FP, normalde greyfurt yapraklarında ve suyunda bulunan bir metabolit. Bazı portakallarda görülüyor ancak limon veya mandalina gibi ürünlerde ona pek rastlanılmıyor. Antioksidan ve antiinflamatuvar etkilerinden dolayı da son yıllarda uzmanların çok ilgisini çekiyordu. Fakat şimdiye kadar hakkında çok fazla bilgi yoktu.
Şimdiki araştırma ise FP’nin daha önce bilinmeyen bir etkisinin olduğunu ve kardiyovasküler hastalık riskini azalttığını ortaya koydu. Portakalın suyunun ve içinin çok sevildiğini biliyoruz. Ancak genelde kabuğu atılıyor. Bu çalışma da çöpe gitmek yerine tüketilmesi gerektiğini ve insan sağlığına çok olumlu etkileri olabileceğini yeniden gözler önüne seriyor.
Kalp, Beyin ve Bacaklardaki Kan Pıhtılarda Mikroplastik Bulundu
Tabii ki bu çalışma şimdilik sadece fareler üzerindeki deneylere dayanıyor. İnsanlar için geçerli olup olmayacağı belirsiz ancak bilim insanları umutlu. Yeni çalışmalar bu konuyu da aydınlatacak.