Zihinsel yetilerimizin işlevinin, fiziksel yetilerimizde de olduğu gibi en verimli derecede genellikle 20-25 yaş aralığında olması hepimize mantıklı geliyor. Çevremizdeki orta yaşlı insanların kısa süreli hafıza, kelime dağarcığı, bilgiyi işleme hızı gibi yeteneklerinin artık eskisi kadar iyi faaliyet göstermediğini ifade eden cümlelerine mutlaka tanık olmuşuzdur.
Bununla birlikte bilim dünyasına oldukça çarpıcı katkıları olan Albert Einstein’ın 26 yaşında birçok önemli çalışmaya imza atmış olması; Newton’un, evrensel kütleçekim yasasını 25 yaşında keşfetmesi bu hipotezi doğrular gibi gözüküyor olabilir.
Ancak birçok araştırmacı ve psikolog, zekamızın hangi yaşta en üst noktaya ulaştığı hakkında oldukça ayrıntılı çalışmalar gerçekleştirdi ve ortaya çarpıcı sonuçlar çıktı.
Genellikle bilgileri hızlı bir biçimde hatırlama ve hızlı düşünme becerilerimizin 20 yaş civarında zirveye ulaştığını ve yaşlandıkça düşüşe geçtiğini düşünürüz. Fakat araştırmalar, zekâ yaşının tüm yönlerinin aynı biçimde olmadığını ileri sürüyor.
Çalışmalar, zekânın çeşitli bileşenlerinin farklı yaşlarda zirveye ulaştığını ifade ederken, bazı zeka becerilerimiz, lise ve üniversite çağında en verimli aşamasına ulaşıyor. Bazıları ise 40 yaşından itibaren gelişmeye devam ediyor.
Germine ve Hartshorne, her bir becerinin hangi yaş veya yaş aralığında en yüksek seviyeye ulaştığını tespit etmek amacıyla yeni bir veri analiz yolu geliştirdi.
Bu analiz çalışmasının sonucunda, beyinde var olan çeşitli bilişsel yeteneklerin kesin olarak belli bir yaşta zirveye ulaşmadığı tespit edildi. Daha kısa bir ifadeyle belli bir yaş için belli bir zirve noktası yok ve bu nokta çeşitli yaş aralıklarına ya da kişiye göre değişebiliyor.
Araştırmacılar yaklaşık 500.000 denekten veriler topladı ve test ettikleri her bir becerinin farklı yaşlarda zirveye ulaştığını gösteren bir tablo oluşturdu.
Bu araştırma sonucunda bilgi işlemedeki ham hız 18 ya da 19 yaşlarında zirveye ulaşıp, ardından düşmeye başlarken, kısa süreli hafıza 25 yaşına kadar gelişimine devam eder ve 35 yaş civarında düşme eğilimine girer.
ABD’deki psikologlar, zekâ becerilerinin yaşa oranla ne şekilde değiştiği üzerine 10 ila 89 arasında değişen 48.537 kişi üzerinde çeşitli testler uyguladı.
Bu testler çalışma belleği, duygu tanıma, sayı becerileri ve kelime dağarcığını ölçen dil, IQ ve hafıza testleri üzerineydi. Bu becerilerden sayı ve sembol içerikli kodlamalar çoğunlukla 19 ila 20 yaşlarında en verimli performans sağlarken, işleyen bellek 20’li yaşların ortası ila 30’lu yaşların ortası arasında zirveye ulaşıyor. 30 yaşından sonra ise bu beceri kademeli bir şekilde yavaş yavaş azalma eğilimi gösteriyor.
Duygu tanıma işlevi 20’li yaşlarda oldukça üst seviyedeyken, bu beceri 48 yaşına kadar gelişimine devam eder ancak 48 yaşından sonra düşüşe geçer.
Kristal zekâ adı da verilen sahip olduğumuz kelime dağarcığı ise ilerleyen yaşla birlikte düzenli olarak gelişimini sürdürür. Genellikle 60 yaşından itibaren bu becerinin azaldığını düşünsek de ilerleyen yaşla birlikte kelime dağarcığımızda herhangi bir düşüş görülmez. Aksine yaş ilerledikçe zirveye ulaşmaya devam eder.
Alan çalışmalarına özgü zekânın yaş ile ne şekilde bir orantıda olduğunu tespit etmeye çalışan Phillip Ackerman, 21 ila 62 yaşları arasında belli bir eğitim seviyesine ulaşmış 288 kişi arasında birtakım testler uyguladı.
Bu alanlar içinde sanat, müzik, edebiyat, biyoloji, kimya, fizik, astronomi, hukuk, psikoloji, teknoloji ve elektronik vardı. Ackerman, bu çalışma sonucunda genel olarak orta yaşlı kişilerin, gençlere kıyasla birçok alanda daha bilgili olduğunu tespit etti.
Fakat bu bulgu şaşırtıcı bir istisnayı da ortaya çıkardı. Kimya, biyoloji ve fizik alanları tam tersine gençlerde daha fazla bir yükseliş eğilimindeydi.
Tüm bu çıkarımlar göz önüne alındığında zekâmızın farklı bölümlerinin, yaşamımız boyunca farklı evrelerde zirve yaptığı sonucuna ulaşıyoruz.
Bazı beceriler yaşam süresi boyunca durağanlığını korurken, bazıları yaşımız ilerledikçe en üst verimliliğine ulaşıyor ya da azalma eğilimi gösteriyor.