Uzun zaman birlikte olan çiftlere baktığınızda birbirlerine ne kadar benzediklerini fark ettiğiniz bir an mutlaka olmuştur. Ya da “Kardeş olsalar bu kadar benzerler!” dediğiniz bir çifte hayatınızda bir kere bile denk gelmişsinizdir.
Peki bu insanlar, birbirlerini nasıl buluyor dersiniz? Bir söylentiye göre ‘ruh eşleri’ birbirlerini uzaktan gördüğünde bile tanıyor, bu da birbirlerine olan benzerlikten kaynaklanıyor.
Şimdi siz bugüne kadar birlikte olduğunuz kişileri düşünün… Hangileri fiziksel olarak size çok benziyordu? Belki de bu, tesadüfen oluşan bir durum değildir!
Hep “Zıtlıklar birbirini çeker.” deriz ancak bilimsel çalışmalar, uzun süreli ilişkilerin zıtlıklardan çok benzerlikler üzerine inşa edildiğini gösteriyor.
Kafa karıştırıcı gibi gelen bu bilgi, aslında oldukça basit. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar, çiftlerin yıllar geçtikçe birbirlerine daha çok benzemeye başladığını söylüyor.
Fakat bu benzerliği sadece fiziksel görünümle sınırlandırmamak gerekiyor; aynı zamanda yüz ifadeleri ve davranışlarında da kendini gösteriyor. Peki, bu nasıl oluyor?
Çiftler, zamanla birbirlerinin yüz ifadelerini ve davranışlarını istemsizce yansıtıyorlar.
Bu durum, çiftlerin birbirlerine duyduğu yakınlığın, bilinçsiz bir şekilde birbirlerine benzerlik kazandırdığı anlamına geliyor. Mesela bir çift birlikte ne kadar zaman geçirir ve ortak deneyim elde ederse, durumlar karşısında benzer tepki ve tutum geliştirdikleri görülüyor.
Bunu her çiftte gözlemlemek elbette mümkün değil. Araştırmalar, çiftlerin mutluluk seviyelerine göre bu benzerliklerin de arttığını söylüyor. Daha mutlu çiftler, fiziksel olarak da birbirlerine daha çok benzeme eğilimi taşıyorlar.
Aslında bunu bilinçsizce bir ‘aynalama’ ile yapıyoruz.
Aynalama, insanların çevresindekilerin davranışlarını taklit etmesini sağlayan bilinçaltı bir süreçtir. Bu süreç hem bir eylemi gerçekleştirirken hem de başkasının aynı eylemi gerçekleştirdiğini gözlemlediğinde beyinde ateşlenen ayna nöronların aktivasyonuna dayanıyor.
Romantik ilişkilerde aynalama, sandığımızdan daha önemli bir rol oynuyor. Partnerler, istemsizce birbirlerinin davranışlarını ve ifadelerini taklit ederek duygusal bir bağ oluşturuyorlar. Sürekli olarak birbirlerinin yüz ifadeleri ve davranışlarına maruz kalmak, bilinçsiz bir aynalama sürecini tetikliyor.
Bu süreç ise zamanla görünümlerde benzerliklerin oluşmasına yol açmakta.
Konuyla ilgili yapılan bir araştırmada, ortalama 25 yıldır birlikte olan 122 çift incelendi. Katılımcılardan ilişki memnuniyetlerini değerlendirmeleri istendi ve ardından çiftler arasındaki benzerlik düzeyi yüz analiziyle belirlendi.
Bulgular, ilişki memnuniyeti ile yüz benzerliği arasında anlamlı bir ilişki olduğunu gösteriyordu. Daha mutlu çiftler, daha yüksek düzeyde fiziksel benzerlik gösterirken daha az mutlu çiftlerde bu benzerlik oranı daha düşüktü.
Aslında birbirlerinin mimiklerini istemsizce taklit etmekten de kaynaklanan bir durum var.
Partnerinizin neye ne tepki verdiğini zaman içinde gözlemlemiş oluyorsunuz. Birlikte çok sık vakit geçirdiğinizde ise mimikleriniz, verdiğiniz tepkiler birbirlerine fark etmeden uyumlanıyor. Öyle ki araştırmalar, bu uyumlanma sürecinde yaşlanma çizgilerinin oluşumunun bile bu mimik benzerliğinden kaynaklandığını söylüyor.
Uzun lafın kısası, “Körle yatan şaşı kalkar.” lafı alelade söylenen bir laf değilmiş. Bunu okuduktan sonra çevrenizde uzun zamandır birlikte olan çiftleri biraz düşünün… Artık birbirlerine ne kadar benzediklerini fark edeceksiniz!