Düşünseniz, minik bir kurbağa veya yılan, vücutlarında ölümcül zehirler barındırıyorlar ama kendileri gayet sağlıklı ve mutlu! Peki, bu nasıl mümkün oluyor?
Bazıları insanı öldürecek ya da ciddi sorunlar yaratacak kadar zehirliyken kendilerini nasıl korudukları bizi yine doğanın büyüleyici dünyasına götürüyor.
Tabii ki gördüğümüz anda topukları vura vura kaçmayı tercih ediyoruz ancak yine de önce bu sırrı açığa kavuşturalım.
Zehirli ok kurbağaları
Canlı renkleriyle dikkat çekseler de zehirli ok kurbağalarının bu renkleri aslında onların “Bana yaklaşma!” demelerinin bir nedeni. Vücutlarında batrakotoksin adı verilen güçlü bir zehir taşıyan bu kurbağaların zehirleri aslında vücutlarında kendiliğinden üretilmiyor. Onlar zehri, yedikleri böceklerden alıyorlar.
Vücutları ise bu toksinleri zararsız hâle getiren özel proteinlerle dolu. Proteinler, zehrin hücrelerine zarar vermesini engelliyor ve böylece bu ölümcül toksinleri kendi savunmaları için depolayabiliyorlar.
Mavi halkalı ahtapot
Bir başka ilginç örnek ise mavi halkalı ahtapot. Küçük boyutlarına rağmen bu ahtapotlar tetrodotoksin adı verilen bir zehir üretiyorlar. Tetrodotoksin, sinir sistemini felç edebildiği gibi çok küçük miktarlarda öldürücü bile olabiliyor.
Mavi halkalı ahtapotlar, bu zehri tükürük bezlerinde üretiyor ve gerektiğinde avlarını etkisiz hâle getirmek için kullanıyor. Zehre karşı bağışıklık geliştirdikleri için güçlü toksini güvenli şekilde barındırabiliyorlar.
Denizanası
Denizanası deyince çoğumuzun aklına şeffaf yapıları ve suyun içinde süzülen zarif hareketleri geliyor. Ancak bazı denizanası türleri, inanılmaz derecede güçlü zehirler taşıyor. Örneğin, kutu denizanası olarak bilinen türün zehri, insanlarda ciddi yanıklara ve hatta ölüme neden olabiliyor.
Denizanaları ise bu toksinleri özel hücrelerde (nematosist) depoluyor. Bu hücreler, sadece avını yakalamak veya kendini savunmak için kullanıldığında toksini serbest bırakıyor. Böylece de denizanası kendi toksinlerinden etkilenmiyor.
Engerek Yılanı
Zehirli hayvanlar deyince engerek yılanından bahsetmemek olmaz. Bu yılanlar, zehirlerini avlarını felç etmek ve sindirimi kolaylaştırmak için kullanıyor. Zehir bezleri, toksinleri üretiyor ve bu toksinler, yılanın vücuduna zarar vermeden dişlerindeki özel kanallarda depolanıyor.
Yılan, avına saldırdığı anda da bu kanallar aracılığıyla zehri enjekte ediyor. Yılanın kendi vücut hücreleri ise zehre karşı dirençli olduğundan etkilenmiyor.
Peki bu zehirlerin hayatımızdaki öneminden haberiniz var mı?
Zehirli hayvanların toksinleri belirli proteinleri hedef almamıza yardımcı oluyor. Proteinlerin işlevlerini keşfetmek ise ilaç tasarımının temelini oluşturuyor.
Örneğin kurbağa zehri bileşenleri bazı anti-kanser etkilerine sahipken çeşitli zehirli balıklarda bulunan tetrodotoksin ise yeni anestezik ilaçların kaynağı olarak hedef alınıyor.
Yine gördük ki zehirli de olsalar hayvanlar sayesinde öğreneceğimiz çok şey var.