Bilim dünyası bir hayli karmaşık olduğu kadar aslında aynı noktada bir o kadar da sürprizlere açık. Peki midesi olmasa da yemek yiyebilen ve beyni olmasa da düşünebilen bir canlının varlığından bahsetsek?
Bu tuhaf organizmanın inanması güç özellikleri yalnızca bunlarla sınırlı değil. Bilim dünyasının, incelerken ve üzerinde testler uygularken bile anlam veremediği bu canlıyı, bir de sizler yorumlayın istedik.
“Bu kadarı da olmaz, yok artık!” demeye hazırsanız, bu organizmayı tanımaya başlayalım.
İlkel bir fungus mu yoksa cıvık bir mantar mı olduğu henüz net bir biçimde tespit edilemeyen bu canlının keşfi, bir hayli ilgi çekici.
Bilim insanları tarafından “blob” yani “damla” ismi verilen ve ilk kez 1973 yılında Amerika’da keşfedilen bu canlı, sarı renkli ve jelatin biçimini andırır bir yapıya sahip. Blobların kategorisi hakkında kesin bir görüşte birleşilememiş olsa da şimdilik cıvık mantarlar sınıfında olduğu kabul ediliyor.
Aslında balçık küflerinin bir sınıfı ve aynı zamanda Myxomycetes ailesinin bir üyesi olan blobların bilimsel adı, Physarum polycephalum’dur. Çok çekirdekli yapıları, onlara amip şeklinde hareket edebilme olanağı tanır. Bu canlıların büyük çoğunluğu genellikle karanlık ve rutubetli bölgelerde yaşar ve çürümüş çeşitli organik maddeler, mantar sporları ve bakteriler temel beslenme kaynaklarıdır.
Bu canlılar; beyne, ağza, göze, mideye ve merkezi bir sinir sistemine sahip değildir.
Yine hem eşeyli hem de eşeysiz üreme yeteneği olan bloblar, uzuvları olmamasına rağmen saatte 4 cm hareket edebilir ve 720 farklı cinsiyete sahiptir. Biyologlara göre bu parlak sarı organizma, beyni olmasa da sorunları çözebilir ve bilgi paylaşımında bulunabilir. Hatta olur da hasar alıp ikiye bölünürse, kendi kendini yaklaşık 2 dakikada iyileştirebilir!
Düşünebilme ve problem çözebilme yeteneklerine sahip olduklarının en kuvvetli kanıtı ise onlara uygulanan labirent deneyi.
Blobların adeta bir hayvan gibi davrandığını ifade eden biyologlar, bu canlıların önüne bir labirent koyar ve bir bakıma bir teste tabi tutar. Bunun sonucunda da organizmanın, şaşırtıcı bir şekilde labirentin içindeki yiyeceğe giden en kısa yolu bulduğu gözlemlenir.
Ayrıca tuzdan nefret ettiği bilinen bu tuhaf canlının önüne, tuzdan oluşan bir engel konduğunda arkasında yiyecek olmasına rağmen o yoldan ilerlemediği fark edilir. Blob, hızlı bir şekilde bu bariyeri aşarak başka bir yol bulur ve yiyeceğe dakikalar içinde ulaşmayı başarır.
Dahası var! Bloblar yalnızca yiyeceğe giden en kısa yolu ayırt edebilmekle kalmaz.
Bu organizmalar protein ve karbonhidrat gibi farklı gıdaları ve bunlardan oluşan karışımları ayırt ederek, kendisi için en besleyici olduğunu düşündüğü yiyeceğe yönelir. Bu gıdalara ulaşabilmek için de ağlarını oluşturur ve saatte 4 cm hızla ilerler. Ayrıca bu organizmaların yaşlanması da mümkün değildir çünkü düzenli olarak kendilerini yenileyebilme yeteneğine sahiplerdir.
Bu sıra dışı özellikleriyle biyologların ve bilim dünyasını bir hayli heyecanlandıran ve dikkati çeken bloblar, başta tersine çevrilebilir yaşam döngüleri ve enteresan olan daha birçok özelliğiyle hâlâ birçok araştırmaya ve incelemeye tabi tutulmakta. Eğer blob adı verilen parlak sarı renkli bir organizma görmek istiyorsanız, Paris Hayvanat Bahçesi’ni ziyaret edebilirsiniz.