Yürüyen ceset sendromu, ilk okuyuşta indie müzik grubu adı gibi gelebilir. Ancak bu durum; gerçekten literatürde olan, ender görülen ve epey hayret verici bir bozukluk.
Diğer bir adı Cotard sendromu olan yürüyen ceset sendromuna sahip kişiler; kendilerini ölü gibi hissederler, öldüklerine inanırlar veya öldüklerini kabullenerek yaşamaya devam ederler.
Hatta, vaktini mezarlıklarda geçiren vakalara bile rastlanıyor. İlginç vakanın detaylarına ve yürüyen ceset sendromunun nasıl bir bozukluk olduğuna daha yakından bakalım.
Sendroma neyin sebep olduğu veya nasıl tedavi edileceği tam olarak bilinmiyor.
Sendromun kesin bir tedavisi olmamakla beraber ağır vakalar gözlem altında tutulurken diğer hastalara ilaç tedavisi ve beyne elektrik şoku uygulanabiliyor. Sıklığı, %0.57 kadar nadir olduğundan, elimizde yeteri kadar vaka yok ve bu sebeple, bozukluğa neyin yol açtığı hakkında kesin bir şey söylenemiyor.
Ancak, araştırmacılar; sendroma sahip olan kişilerin ortalama yaşının 50 olduğunu, çocuklarda ve gençlerde de görülebildiğini, 25 yaşın altındaki kişilerde bipolar depresyona sahip olma eğilimi olduğunu ve kadınların bu bozukluğa daha meyilli olduklarını söylüyor.
“Nihilizm” semptomu ile yükseliyor.
Yaşayan ölü sendromu olarak da bilinen yürüyen ceset sendromunun ana belirtilerinden biri nihilizm. Nihilizm, hiçbir şeyin değeri veya anlamı olmadığı inancıdır. Yürüyen ceset sendromu olan kişiler de kendilerini ölü veya çürüyormuş gibi hissederler.
Bazen, hiç var olmamış gibi bile hissedebilirler. Bazı insanlar tüm vücutları hakkında böyle hissederken bazıları bunu yalnızca belirli organlar, uzuvlar ve hatta ruhları ile ilgili olarak hissedebilirler.
Yürüyen ceset sendromu, depresyon ile yakından ilişkili.
Cotard sendromuyla ilgili mevcut araştırmaların 2011 tarihli bir incelemesi, belgelenen vakaların %89’unun bir semptom olarak depresyonu içerdiğini belirtiyor.
Diğer semptomlar ise şu şekilde:
- Kaygı
- Halüsinasyonlar
- Hipokondri
- Suçluluk
- Kendine zarar verme ya da ölüm düşünceleri
Yürüyen ceset sendromunun ortaya çıkmasına neden olabilecek psikolojik bozuklulardan ve hastalıklardan bazılarını sıralayacak olursak:
- Bipolar bozukluk
- Doğum sonrası depresyon
- Katatoni
- Duyarsızlaşma bozukluğu
- Dissosiyatif bozukluk
- Psikotik depresyon
- Şizofreni
Bunlara ek olarak, nörolojik durumlarla da ilişkili olabilir. Bu nörolojik durumlardan bazılarını da şu şekilde sıralayabiliriz:
- Beyin enfeksiyonları
- Beyin tümörü
- Bunama
- Epilepsi
- Migren
- Multipl skleroz (MS)
- Parkinson
- Felç
- Travmatik beyin yaralanmaları
United Academics’in anlattığı bir vakaya göre, yürüyen ceset sendromuna sahip Graham adındaki adam, vaktini mezarlıklarda geçiriyordu.
Graham, zamanının çoğunu mezarlıkta geçiren bir adamdı. Ziyaretleri o kadar uzun sürerdi ki polis onu orada, mezar taşlarının arasında bulur ve eve geri getirirdi. Şiddetli depresyon geçiriyordu ve banyoya elektrikli bir alet getirerek intihara teşebbüs etmişti. Graham, beyninin öldüğüne inanıyordu ve bir tür yarı ömür yaşıyordu. Mezarlığa yaptığı geziler, ölümle kurabileceği en yakın bağlantıydı.
Doktora gittiğinde “Öldüğümü kanıtlamaya geldim.” diyerek yemek yemeye veya uyumaya ihtiyacı olmadığını söylemişti. Görme, duyma, düşünme, hatırlama ve iletişim kurma yeteneklerinin olduğunu; zihninin canlı olması gerektiğine inandığını da iletmişti. Beyni ölüyse, zihninin nasıl canlı olabileceğini açıklayamıyordu ama durumun bu olduğundan emindi.
Graham’ın beynine baktıklarında inanamayacakları bir şeyle karşılaştılar.
Araştırmacılar, olağandışı bir şey olup olmadığını görmek için Graham’ın beynini taradılar ve buldukları şey inanılmazdı. Frontal korteksin büyük bir kısmı kapanmıştı. Graham, oldukça düşük bir metabolizma hızına sahipti. Adeta uykudaydı.
Adama bakan doktorlardan Laureys: “Graham’ın beyin işlevi, anestezi veya uyku sırasında birininkine benziyor. Uyanık bir insanda bu modeli görmek benim bildiğim kadarıyla benzersiz bir şey.” diyordu.
İlerleyen zamanlarda, yürüyen ceset sendromuyla ilgili daha fazla bilgiye ulaşabiliriz.
Graham’ın aldığı antidepresanlar bu metabolik kapanmanın bir kısmını açıklayabilir fakat geri kalanlar bu şekilde açıklanamıyor. Eğer vakalar artarsa, konuyla ilgili daha çok bilgi sahibi olabiliriz ancak şu an için elimizde olan tüm veriler bunlar.
Kaynaklar: Healthline, Smithsonianmag