İtiraf edelim, kaç yaşında olursak olalım iş makinelerini izlemeyi hepimiz çok seviyoruz. Peki bu vazgeçemediğimiz tutkunun altında yatan asıl sebebin ne olduğunu hiç düşündünüz mü?
Yoldan geçerken inşaat sahasına denk gelip de duraksamayanımız yoktur. Özellikle iş makineleri de o an yıkım yapıyorsa durum iyice ilgi çekici bir hal alır. Hatta elinde çay bardağı olan bir dayının bulunmadığı inşaat sahası muhtemelen görmemişizdir.
Artık milli sporumuz haline gelen iş makineleri izleme hobimizin, sahip olduğumuz dürtülerle enteresan ilişkisini gelin birlikte inceleyelim.
İş makinelerini izlerken onlarda kendimizi görüyoruz.
İnsan, çok eski çağlardan bugüne kadar olayları ya da diğer insanları kontrol etme içgüdüsüyle var olmuş ve hayatta kalmıştır. İnsanoğlu için çok büyük bir anlam ifade eden güç ve hakimiyete sahip olmak, aslında temel ihtiyaçlarımızdandır.
Pozitif dürtülerimizin yanında tahrip etme, yıkma ve kontrol etme içgüdülerimizin etkisi de inkar edilemez. İşte iş makinelerini izlerken de farkında olmadan kendimizi onların yerine koyarak bastırdığımız bu dürtüleri tatmin ediyoruz.
İnşaat sahalarıyla film sahneleri arasında nasıl bir benzerlik bulunuyor?
İş makinelerinin hareketleri sahip olduğumuz öğrenme refleksiyle birleşerek aslında güç gösterisi yapmak istediğimiz anlarda inşaat sahasında tanık olduğumuz o hareketleri yapabileceğimiz duygusuna kapılmamıza neden oluyor. Bu durum, hayranlık duyduğumuz filmlerde başrol oyuncusunun rakiplerini nasıl alt ettiğini izlerken aslında kendimizi o kahramanın yerine koymamıza benziyor.
Sigmund Freud’un Thanatos yani ölüm dürtüsü ile ilişkilendirdiği bu içgüdüsel tahrip etme isteği, bazen yalnızca somut nesnelerle de sınırlı kalmıyor. İçinden çıkamadığı durumlarda ya da bir durumun kendisi için uygun olmadığını düşündüğünde kendine zarar verebilecek boyutlarda da bu istek uyanabiliyor.
Yıkma isteği, çocukluğumuzda kendini göstermeye başlıyor.
Karşılaştığı sorunlarda her şeyi yıkma, tahrip etme duygusu aslında üstbenliğimizin henüz oluşturulduğu çocukluk yıllarımızda da kendini gösterir. Çocukken yapılan oyuncak bebeklerin kollarını bacaklarını ayırma, arabaları parçalama veya kırma eylemleri bu dürtünün dışa vurulma şekilleri arasındadır.
Büyüdükçe içeriden gelen bu olumsuz dürtüler spor veya dans gibi fiziksel aktivitelerle kolayca dışarı atılabilir boyuttadır. Dışarı sağlıklı yollarla aktarılamayan bu negatif enerji, kişinin kendisine ve çevresine maddi, manevi yönlerden ciddi zararlar vermesiyle sonuçlanabilir.
Örneğin; telefonda çiftlerin tartışmasına hepimiz şahit olmuşuz, hatta bizzat yaşamışızdır. Karşılıklı bağrışmalar artar, hararet yükselir ve taraflardan biri tahrip etme dürtüsüne engel olamıyorsa tartışmanın sonu duvara telefonun fırlatılmasıyla biter.
Belediyeler inşaat sahası izleme alanları kuruyor.
Türk toplumunda iş makinesi izleme alışkanlığının geldiği ciddi boyutlara belediyeler de kayıtsız kalamıyor. Bildiğiniz gibi güvenliği sağlayabilmek için inşaat sahalarının etrafı genellikle büyük levhalarla çevrilidir, bu yüzden içeriyi izlemek elbette çok kolay olmaz.
Bazı belediyeler de halkı bu tutkularından mahrum bırakmamak adına bir çözüm önerisi sunuyor. İzmit, Çorum ve Bursa gibi birçok ilde vatandaşın inşaat alanını güvenli ve rahat bir şekilde izleyebilmesi için inşaat sahası izleme alanları yer alıyor.
İtalyanlar bu alışkanlığa özel bir isim bile vermiş
Yalnızca ülkemizde değil aslında dünyanın pek çok yerinde sık rastlanılan bu davranış için İtalyanlar özel bir isim dahi bulmuş. Bologna’da, inşaatı emekli insanlar gibi elleri arkada izleyen ve bunu yaparken bir yandan da karşısındakine istemediği halde tavsiyelerde bulunan kişiler için “Umarell” kelimesi kullanılıyor.
“Küçük adam” anlamına gelen bu kelime ilk kez 2015 yılında yazar Danilo Masotti tarafından ortaya atılmıştı. Daha sonra yazılan iki kitap ve blog siteleri de bu kelimenin yaygınlaşmasına katkıda bulundu ve “Umarell” 2020 yılında İtalyanca sözlüğe resmen eklendi.
Tüm bunlar düşünüldüğünde, 10 yaşında küçük bir çocuğun da 70 yaşında emekli bir amcanın da neden iş makinelerini izlemekten keyif aldığını anlamak zor değil. Ne kadar gelişmiş birer canlı olsak da iş makinelerinin yıkım gücü birçoğumuzu içgüdüsel olarak etkiliyor ve inşaat sahalarını birer film sahnesi kadar çekici kılıyor.