Psikolog Albert Bandura öncülüğünde yapılan Bobo Bebek Deneyi’nde, insanların nasıl davranacaklarını sosyal olarak öğrenip öğrenmediği test edildi. Sonucu oldukça şaşırtıcı olan bu deneye gelin birlikte bakalım.
Bandura, saldırgan davranışların başkalarını gözlemleyerek ve taklit ederek kazanılıp kazanılamayacağını merak ediyordu. Bunun için 1961 yılında Stanford Üniversitesindeki araştırmacılar ile birlikte çocuklar üzerinde bir deney çalışması gerçekleştirdi.
Bu deneye göre, çocuklar yetişkinlerin davranışlarını gözlemleyerek onlardan şiddet içerikli davranışları öğreniyor ve kendileri de bunları uyguluyordu. Peki bu ilginç deneyle keşfedilen diğer detaylar nelerdi?
Aslında deney sadece 1 metrelik şişme hacıyatmaz bebeklerle yapıldı.
Araştırmacılar, Bobo Bebekleri adı verilen, palyaço gibi boyanmış hacıyatmaz modelindeki bebeklere, çocukların gözü önünde fiziksel ve sözel şiddet uyguladı. Araştırmadaki katılımcılar, Stanford’un ana okulunda eğitim gören, 3-6 yaş arasındaki 36 kızdan ve 36 erkekten oluşan çocuklardı. Araştırmacılar, çocukları üç eşit gruba ayırdı; 24 kişiden oluşan bir grup saldırgan yetişkin davranışlarını, diğer 24 kişilik grup saldırgan olmayan yetişkin davranışlarını gözlemlerken, sayısı 24 olan son grup ise herhangi bir davranış gözlemlemedi.
Albert Bandura
Sonrasında bu üç grup, cinsiyetlerine göre altı alt gruba daha ayrıldı. Bu gruplardan yarısı, kendileriyle aynı cinsiyetten kişilerin sergilediği davranış modellerini, yarısı da karşı cinsin gösterdiği davranış modellerini izledi. İlk gruptaki 6 kız ve 6 erkek çocuğuna önce kadın olan bir saldırgan rol modeli gösterildi. 6 erkek ve 6 kız çocuğundan oluşan diğer gruba erkek saldırgan bir rol modeli izletildi.
Deneyin ilk aşamasındaki bulgular oldukça ilginçti.
Deney esnasında çekilen gerçek resimler
Çocuklar deney odasındaki bir masaya tek tek oturtuldu. Ardından araştırmacılar onların tam karşısına bir tokmak, masa, sandalye, çeşitli oyuncaklar ve önceden şiddet uyguladıkları Bobo Bebekleri’ni bıraktı. Sonra uzmanlar, çocuklara bu malzemelerle oynayabileceklerini söyledi. Çocuklar da doğaları gereği hemen oynamak için yerlerinden kalktı fakat bu her zaman oynadıkları basit bir oyun değildi.
Şiddet içerikli davranış modelini gözlemleyen gruptaki çocuklar, Bobo Bebeği’ne hem fiziksel hem de sözel olarak saldırgan bir tutum gösterdi. Çocuklar çekiçle bebeğe vurup onu oradan oraya savuruyorlardı.
Keza araştırmacılar da çocukları sözel olarak şiddete teşvik ediyorlardı. Aslında bunu yapmalarının nedeni, ilk başta kendilerinin sergilemiş olduğu agresif tavırları, çocukların benimseyip benimsemediklerini anlamaktı. Saldırgan olmayan davranış grubundakilerin dikkatini çeken şey ise sadece bebeğin yanındaki oyuncaklar oldu, yani bebek umurlarında olmadı. 10 dakika çocukları bu şekilde gözlemleyen araştırmacılar sonra onları dışarı çıkardı. Bu aşamadan sonra olanlar ise oldukça şaşırtıcı.
Ardından çocuklar, içinde birbirinden farklı oyuncaklar olan ayrı ayrı odalara alındı. Bilin bakalım o zaman ne oldu?
Çocuklar oyuncaklarla oynamaya başladı ve sonra araştırmacılardan biri, her odaya girip çocuklara oyuncaklarla oynamamalarını söyledi. Psikologlar, o oyuncakların kendilerinin en sevdiklerinden olduğunu ve onları, başka bir çocuk oynasın diye oraya bıraktıklarını söyledi. Aslında psikologların bu tavrı, çocuklarda saldırganlık dürtüsünün oluşup oluşmayacağını görmek içindi diyebiliriz. Sonra yine çocukları başka bir odaya alan uzmanlar, bu sefer odaya çay seti, peluş ayıcıklar, boya kalemleri ve hayvan figürleri gibi olumlu çağrışım yapan oyuncaklar bıraktı.
Ayrıca odada yine tokmak, oyuncak tabanca ve delinmiş tahta da bulunuyordu. Tabii yine Bobo Bebekleri de. Bir de araştırmacılar çocukları görebilsinler diye tek taraflı bir ayna da odanın içindeydi. 20 dakika boyunca çocukların davranışları gözlemlendi ve çıkan sonuca göre saldırgan davranış modellerine maruz kalan çocuklar, diğer gruptakilere göre daha fazla saldırganlık gösterdi. Aslında bu zaten en başından beri psikologların doğrulamayı beklediği bir hipotezdi. O yüzden pek de şaşırtıcı değildi, asıl şaşırtıcı olan başka bir şeydi.
İlginç olan detay: Şiddet içerikli davranışları izleyen kız çocuklarının; erkek bebeğe fiziksel şiddeti, kadın bebeğe ise sözel şiddeti daha fazla uygulamış olmalarıydı.
Aslında çalışmanın sonuçları, her iki cinsiyet için de benzer sonuçları verdi ancak erkek çocuklar, kızlara göre fiziksel şiddet davranışlarını daha fazla taklit etti. Hatta erkeklerin, erkek rol modellerin yaptıklarını daha fazla içselleştirdikleri sonucuna ulaşıldı. Bir diğer dikkat çekici detay ise hem kızların hem de erkeklerin, fiziksel saldırganlık konusunda erkek rol modelleri örnek almasıydı.
Sözel saldırganlık açısından baktığımızda ise her cinsiyet, kendi hemcinsinin gösterdiği tavırları daha fazla taklit etme eğilimindeydi. Aslında buradaki vurucu durum, fiziksel şiddetin erkekliğe özgü oluşuna dair bir genel kabulün çocuk yaşta öğrenilmesi ve içselleştirilmesi. Bu nedenle her iki cinsiyette, erkeklerin gösterdiği fiziksel şiddeti sorgulama eğiliminde değildi. Bu yüzden hem kızlar hem erkekler bu örneği kolayca taklit edebildi diyebiliriz.
Bu çalışmanın sonuçları Bandura’nın, davranışların başkalarından gözlemlenerek sosyal olarak öğrenilebildiğini savunan Sosyal Öğrenme Kuramı’nı destekler nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Peki sizce gerçekten şiddet sosyal olarak öğrenilen bir durum mu yoksa genetik faktörlerin de etkisi olabilir mi? Düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.