Üniversite sınav sonucu açıklandığında istediğin yere yerleştiğini görünce ağlamak, çok uzun süredir görmediğin bir arkadaşınla buluşunca ağlamak, gelini gören damadın ağlaması, birinin size yaptığı sürpriz karşısında ağlamak… Bunlardan en az bir tanesini yaşadıysanız veya gördüyseniz biliyorsunuzdur ki çok mutlu olduğumuz anlarda da ağlayabiliyoruz. Peki bunun nedenini hiç düşünmüş müydünüz?
Gözyaşlarını genellikle üzüntüyle ilişkilendirdiğimiz için, mutluyken ağlamak garip gelebilir. Hatta, üzücü bir şey karşısında değil de olumlu olduğunu düşündüğümüz bir şey için ağladığımızda, gözyaşlarımıza “sevinç gözyaşları” deriz.
Üstelik, ağlamanın sağlığımız üzerinde bazı olumlu etkileri vardır ve aslında duygularımızı yönetmemize yardımcı olur. Mutlu olduğumuzda ağlamamızı bununla nasıl ilişkilendirildiğine birlikte bakalım.
Gözyaşları, üç farklı tür olarak ayrılır.
- Temel gözyaşı: Bütün gün gözlerinde olan gözyaşıdır. Gözleriniz için kayganlaştırıcı ve dezenfektan görevi görür.
- Psişik veya duygusal gözyaşı: Mutluluk da dahil olmak üzere, duygusal bir olaya tepki olarak döktüğümüz gözyaşlarıdır. Bu gözyaşları, stres hormonları içerir.
- Tahriş edici gözyaşları: Bir şey gözümüzü rahatsız ettiğinde veya içine girdiğinde gözümüzü yıkar. Yaygın bir örnek olarak, soğan keserken dökülen gözyaşlarını verebiliriz.
Mutluluk da dahil olmak üzere, duygusal tepki olarak gözyaşı dökeriz.
Penn State College of Medicine’de psikiyatri araştırmacısı olan Dr. Jordan Lewis’e göre, duygular bizi bunalttığında, beynimiz her zaman mutlu ve üzgün tepkiler arasındaki farkı ayırt edemez. Beynimizin badem büyüklüğündeki bir parçası olan hipotalamus, duygusal tepkilerimizi kaydetmekle görevli olan amigdaladan gelen güçlü sinirsel sinyallere yanıt verir.
Bu tepki, temel olarak gözyaşı üretimine yol açan nörotransmitter asetilkolini serbest bırakarak sakinleşmemize yardımcı olan vücudun parasempatik sinir sisteminin (cinsel uyarılma, tükürük salgılama, gözyaşı, idrara çıkma gibi faaliyetlerden sorumlu) aktivasyonunu içerir.
Ağlamak, aşırı hissedilen duyguları rahatlatır.
Daha sade bir dille açıklayacak olursak; ağlamak, “aşırı” duyguların düzenlenmesine yardımcı olur. Araştırmalar gösteriyor ki; sevinç, neşe, mutluluk, minnet gibi olumlu hisler olsa bile; bazı duyguları çok yoğun yaşamak “kontrol edilemez” ve “fazla” hissedilebilir.
Bu duyguları serbest bırakmak ve sakinleşme sürecini başlatmak için, vücudumuz da ağlama tepkisini serbest bırakır. Uzmanlar, gözyaşlarının diğer davranışlarla ifade edilemeyen veya tamamlanamayan duyguları yansıttığına inanıyor.
Mutluluktan ağlamak, tatlı bir bebeği sıkmak istemenizle bağlantılı.
Literatürde “dimorf” olarak kullanılan terimi “iki biçimli” olarak da tanımlayabiliriz. Dimorf, aynı yerden gelen ifadelerin, farklı şekillerde ortaya çıkmasıdır. Örneğin, bir bebeği veya hayvan yavrusunu gördüğümüzde onu sıkma veya ısırma gibi agresif duyguların dürtüsüne kapılırız. Hatta çoğunlukla “Seni yerim!” deriz.
Tabii ki, o hayvanı veya bebeği yemeyi veya canını acıtarak sıkmayı istemeyiz. Ancak, o an duygular o kadar çok yoğundur ki, nasıl başa çıkacağımızı bilemeyip bu tür dürtüler ve sözler sarf edebiliriz. Mutluluktan ağlamakta olduğu gibi, aynı yerden gelen ifadeler, farklı şekillerde ortaya çıkar.