Köpek Balıkları, Asteroit Çarpmasından Nasıl Kurtuldu?

Köpek balıkları, şüphesiz ki su altının en korkutucu ve yırtıcı hayvanlarından biri. Ancak bu hayvanlar, sadece korkutuculuğuyla ünlü değil, aynı zamanda yüzyıllar önce gerçekleşen asteroit çarpmasından kurtulmalarıyla da biliniyor.

Yaklaşık 66 milyon yıl önce, Meksika’nın Yucatan Yarımadası’na büyük bir asteroit çarptı. Bu çarpışma, Dünya’nın iklimini değiştiren, volkanik aktiviteyi tetikleyen ve atmosfere çok miktarda toz ve kül saçan şiddetli bir olaydı. Bu olay, dinozorlar da dahil olmak üzere pek çok canlıyı tarihin tozlu sayfaları arasına karıştırdı.

Köpek balıkları, dinozorlardan çok daha eski bir tarihe sahip olan ve günümüzde hâlâ yaşayan hayvanlardan biridir. Sahiden, bu yırtıcı su altı hayvanları, pek çok canlı türünü tarihe gömen asteroit çarpmasından kurtulmayı nasıl başardı?

Yüzgeçli dostlarımız, asteroit çarpmasından önce de birçok zorluğa karşı hayatta kalmayı başarmışlardı.

Köpekbalığı sürüsü, köpekbalığı okyanus

250 milyon yıl önce, Perm-Triyas yok oluşu adı verilen ve Dünya’daki tüm canlıların %95’inin öldüğü bir başka kitlesel yok oluşu atlatmışlardı. Köpek balıklarının bu tür felaketlere karşı dayanıklı olmalarının birkaç nedeni vardı.

Bu yırtıcı hayvanlar çok çeşitli ortamlara uyum sağlayabilen ve farklı besin kaynaklarından yararlanabilen çok yönlü hayvanlardır. Bu sayede, asteroit çarpması sonucu oluşan iklim değişiklikleri ve besin zincirindeki bozulmalara karşı daha dirençli olmuşlardır.

Bazı türleri, yumurtadan çıkmadan önce yavrularını rahim içinde besleyerek canlı doğurur; bazı türleri ise yumurtalarını korunaklı yerlere bırakarak yavrularının güvenliğini sağlar. Yani anlayacağınız, neredeyse her tür kıyamet senaryosuna karşı hazırlıklılar.

Bu özelliklerini saymamız yetmezmiş gibi ayrıca kendileri çok güçlü bir bağışıklık sistemine sahiptir. Kanları; bakteri, virüs ve mantar gibi patojenlere karşı savaşan özel bir protein içerir.

Bu protein, yaralarını iyileştirmesine ve enfeksiyonlardan korunmasına yardımcı olur. Hatta balina köpek balıkları, büyük beyaz köpek balıklarındakine benzer kanser önleyici genlere bile sahip. Kısacası bu hayvanlar, evrime mükemmel derecede ayak uydurabiliyor.

Şimdi asıl konumuza gelelim. Bu çarpışmadan kurtulabilmeleri sıradan bir deniz canlısı olmamasıyla alakalı. Nasıl mı?

Bu hayvanlar, birçok deniz canlısının yaşayamacağı ortamlarda ve koşullarda hayatta kalmayı bir şekilde başarıyor. Bilim insanları, köpek balıklarının aşırı sıcak ortamlarda, yüksek basınç ve düşük oksijen seviyeleri gibi zorlu çevresel değişikliklere ayak uydurabildiğini gözlemlemiş.

Hatta bahsettiğimiz konunun en büyük örneğini de aktif bir su altı volkanının içinde yaşayan çekiç başlı ve resif köpek balıklarından verebiliriz. Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde fosil balıklar küratörü olan Emma Bernard, yayımlanan makalesinde, bu su altı avcılarının değişen çevre şartlarına uyumu hakkında şöyle bahsetmiş:

“Bunun kısmen köpek balıklarının derin, karanlık okyanuslardan sığ denizlere ve hatta nehir sistemlerine kadar su sütununun farklı kısımlarını kullanabilmelerinden kaynaklandığını söylemek yanlış olmaz. Plankton, balık, yengeç, fok ve balina gibi çok çeşitli besinlerle beslenirler. Bu çeşitlilik, bir grup olarak köpek balıklarının okyanuslardaki durum değiştiğinde hayatta kalma olasılıklarının daha yüksek olduğu anlamına gelir.”

Bir çalışmaya göre, araştırmacılar hâlâ köpek balıklarının bu olaydan çok fazla etkilenip etkilenmediklerinden emin değil. Yiyecek, eş bulma gibi şeylerin yanı sıra sıcaklık, hava durumu, güneş ışığı ve kirlilik de varlıklarını sürdürmelerinde rol oynamış olabilir.

Araştırmalar, bazı türlerinin derin sulardaki yaşam alanları ve küçük boyutları sayesinde avlarının tükenmemesi sayesinde hayatta kaldıklarını göstermekte.

Asteroit çarpmasından sonra küçük algler, köpek balıklarının yediği balıklar da dahil olmak üzere derin deniz canlıları için sürekli bir besin kaynağı hâline geldi ve bu da zaman içinde hayatta kalmasına yardımcı oldu.

Üstelik bu olaydan kurtulanlar, sadece onlar da değil. Yüzyıllardır hayatta kalmayı başaran iki tür olan timsahlar ve at nalı yengeci de kurtulanlar kervanında yer alıyor.

Üç türün de yaşayan en eski varlıklar arasında olması, acaba bir sonraki kıyamet senaryosunda da hayatta kalacaklar mı acaba diye düşündürtmedi değil.

Su ve su altı canlıları ilginizi çekiyorsa aşağıdaki içeriklerimize göz atabilirsiniz:

Büyük Beyaz Köpekbalığı, Neden Hiç Akvaryumlarda Bulunmaz?

Köpek Balıklarına Bu İsmin Verilmesinin Köpeklerle Ne Gibi Bir İlgisi Var?

Okyanus Suları Tahmin Ettiğimizin Aksine Çarşaf Gibi Düz Değil: Hayır, Dalgalardan Bahsetmiyoruz

Tahmin Etmesi Bile Tedirgin Edici: Dünya’daki Tüm Okyanuslar Bir Anda Kurursa Ne Olur?

NASA, Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? Hayır, TikTok Videolarında İddia Edildiği Gibi Gizemli Bir Gerçek Yok!

Mars’a Bile Gidebilmişken Okyanusların Neden Sadece %5’ini Keşfedebildik?

Dünya’nın %70’ini Kaplayan Okyanus Sularını Neden Tuzdan Arındırıp Kullanmıyoruz?

Başa dön tuşu