NASA’nın şimdiye kadarki en güçlü uzay gözlemevi olan James Webb Uzay Teleskobu (JWST yahut Webb), ağır bir moleküler bulutun derinliklerini gözlemledi ve hayat için çok değerli olan bir dizi molekül de dahil olmak üzere güçlü çeşitlilikte bozulmamış yıldızlararası buz buldu. James Webb’ten bir muvaffakiyet daha
Webb, bilim insanlarının Chameleon I ismini verdiği moleküler bir uzay bulutunu gözlemledi. Dünya’dan yaklaşık 500 ışıkyılı uzaklıkta bulunan bu yer, genç yıldız oluşumlarının olduğu en yakın yıldız oluşum bölgelerinden birisi pozisyonunda. Bilim insanları bu alandaki birtakım noktaları daha öne gözlemleyemiyordu çünkü kimi bölgelerde o kadar ağır gaz ve toz var ki müşahede için gereken art plan ışığı buralardan geçemiyordu. Chameleon I üzere bulutlarda bulunan gaz, toz ve öteki malzemeler vakitle çökerek yıldızlar ve gezegenler oluşturuyor. Oluşacak sistemlerin kimyasını ise bulutta bulunan moleküller belirliyor.
Artık ise Webb’in kızılötesi kamerası (NIRCam) dahil olmak üzere güçlü araçları sayesinde, astronomlar Chameleon I’in tozlu kalbini araştırdılar ve bulutta yüklü ölçüde buz keşfettiler. Bu buzlar karbon, hidrojen, oksijen, nitrojen ve kükürt üzere hayati elementleri içeriyor. Münasebetiyle bulut su, karbondioksit, karbon monoksit, metan ve amonyak oluşumu bakımından epeyce varlıklı. “James Webb olmadan gözlemleyemezdik”
Maryland, Baltimore’daki Uzay Teleskobu Bilim Enstitüsünde Webb proje bilimcisi olan Klaus Pontoppidan, “Webb olmadan bu buzları gözlemleyemezdik” açıklamalarını yapıyor ve ekliyor: “Bu kadar soğuk ve ağır bölgelerde, art plandaki yıldızdan gelen ışığın birçok engelleniyor ve yıldız ışığını algılamak ve münasebetiyle moleküler buluttaki buzları belirlemek için Webb’in eksiksiz hassasiyeti gerekliydi.”
Yapılan müşahedeler sonucunda Chameleon I’in tozlu kalbi -263 santigrat derecede. Gözlemlenen alan tıpkı vakitte bir protostar oluşumunun birinci kademelerinde bulunuyor. Bu ortada Webb tarafından yapılan müşahedeler aslında son derece kolay. Lakin bu kolaylık yüksek bir hassasiyet gerektiriyor. Webb’in uzaydan elde ettiği bilgiler aslında ışık spektrumlarının incelenmesiyle oluşturuluyor. Bu araştırmada Chameleon I’in gerisindeki iki yıldızdan gelen ışığı kullandı.
