Pek çok dinde bahsi geçen cehennemin kaç boyutlu olduğunu merak edeniniz oldu mu? Meraktan ziyade araştırma konusu bile olmayan bu mesele, binlerce yıl önce aslında bir bilim insanının kitabına konu olmuştu.
Erken Rönesans döneminde bilimin reddedilmesine rağmen birçok iddia ortaya atılmıştı. Hepimizin yakından bildiği Dante’nin İlahi Komedya’sı, modern tarihçilere göre cehennemi dini referanslar eşliğinde tanımlama çabasını gösteren en tanınmış edebi eser olarak kabul ediliyor.
Dante’den esinlenerek çizilen cehennem tasvirleri, bizlere hem bir öngörü sunarken hem de düşündürüyor. Modern astrofiziğin babası olan Galileo ise bu durumu biraz daha ileriye taşıyarak tasvir edilen cehennemin boyutunu hesaplayıp içine kaç kişinin sığabileceğini bulmaya çalışmış!
Cehennem, tüm günahkârlar için yeterli büyüklükte mi?
Evet, bunu konuşmak birçok insan için hassas bir konu olabilir. Ancak bilimin eşliğinde verilen bilgilerle birlikte ufak bir beyin fırtınası yapalım. Bizim bildiğimiz Dante Alighieri, üretmiş olduğu edebi eserlerinde cehennemin resmini sanki gerçekten de orada bulunmuş gibi canlı ve renkli bir şekilde çizer. Öyle ki birçok araştırmacı ve akademisyen, cehennemi tanımlamak için 1320’lerden beri çalışmıştır.
Dante’nin inşa ettiği “rüya evreni” tam olarak kavranamıyor.
John Martin, Pandemonium (1841)
Aslında Dante’nin yapmış olduğu bu çizimler, kendisinin oluşturduğu bir rüya evreni. Ancak birçok araştırmacı bu durumu kavrayabilmiş değil. Bilim çalışmaları, dini metinlerin araştırılması ve İncil’den esinlenen çalışmalar, Rönesans dönemi boyunca destek görmüştür.
Dolayısıyla Katolik Kilise, 1588’de Galileo Galilei’yi matematiksel uzmanlığını ortaya koyarak Dante’nin çizimlerinden yola çıkarak cehennemin boyutlarını hesaplamasını istedi. O dönem yalnızca 24 yaşında olan Galileo, yaşına rağmen müthiş bir bilim adamıydı. Bazı tarihçiler onu, 16. yüzyılın en zeki insanı olarak kabul ediyor.
Dante’nin tasvirine göre cehennem, Dünya’nın çekirdeğine yaklaştıkça küçülen 9 halkadan oluşuyor.
Alta doğru küçülen halkaya baktığımızda halkanın genişlemesi, cehennemin vahşilik boyutunu artırıyor. Yuhanna’da yazdığı gibi, İsa’yı öldüren Romalı asker de dahil olmak üzere dünyadaki en aşağılık insanlar son halkaya gönderilmişlerdir. (Yuhanna 19:34) Birinci halkada dini inkâr edenler, ikincide şehvet düşkünleri, üçüncüde açgözlüler, dördüncüde cimri ve savurganlar, beşincide sürekli öfkeli olanlar, altıncıda sapkınlar, yedincide halka şiddet uygulayanlar, sekizincide sahtekârlar ve son halkada da ailesine, arkadaşlarına ve çevresine ihanet işleyenler vardır.
Hristiyan literatürü, cehennemi bir koni şeklinde tasvir ediyor. Dante’nin sanat eserlerinde de görebileceğimiz bu koni şekli, zamanla oluşmaya başlamıştır.
Galileo, cehennemin boyutunu hesaplamadan evvel Dante’nin eserlerini büyük bir dikkatle incelemiştir.
Galileo, şairin fantastik “rüya” evrenini tartışmadan önce dünyayı onun gözüyle görmeye çalışmış, elinden geldiğince eserlerini incelemiştir. Kendisi, cehennemin boyutlarını ölçmeye çalışan ilk kişi olmasa da tasvirdeki cehennemin kendine has bir fizik kümesine sahip boyutları olduğunu iddia eden ilk kişi olmuştu.
Galileo, Kudüs’ü Dünya’nın merkezi olarak kullanarak İtalya’nın Cuma şehriyle Kudüs’ün arasında 2.700 km’lik bir mesafe belirledi. Koni şeklinde olan cehennemin çapını da 5.550 km olarak buldu.
Ama bu küçük hesaplamadan sonra evdeki hesap çarşıya uymadı: hesaplamalarında önemli bir yanlışlık olduğunu fark etti.
Dünya’nın çekirdeğine indikçe koni halini alan bu silindirler, fizik kuralları baz alınırsa kendi ağırlıkları altında parçalanacaklardı. Cehennem boyutunu ve çevresini belirlemek için birçok hesaplamalar da yaptı, üstüne düşündü ama hepsinde de aynı sorunun var olduğunu keşfetti. Gerçek dünya ile öteki dünya arasında büyük bir fark olduğunu, kendi dahil olmak üzere tüm düşünürlerin de gerçek dünya yapılarının işleyişi hakkında bilgisizlik içinde olduklarını söylediği biliniyor.
Günümüzde hala yürürlükte olan birçok fizik yasasını hayatımıza katmasında cehennemin boyutunu hesaplama girişimlerinin payı çok büyüktür. Özellikle bu çabalarıyla fizik alanında olabildiğince ilerlemiş; adını daha çok duyurmuştur. Modern fiziğin doğuşuna öncülük eden Galileo, 1638’de “Two New Sciences” kitabında mekaniğin temellerini atarak elde ettiği bu hatalara da örnekler göstermiş bir bilim insanıdır.