Dünya’nın uydusu olan Ay, farkında olmasak da bizler için büyük önem arz ediyor. Özellikle bizlerin sert olmayan yumuşak bir iklimde yaşamamızı sağlarken Dünya’da yaşamın ortaya çıkışına sağladığı katkı da çok büyük.
Ay, sadece pencereden dışarı baktığımızda gecemizi güzelleştiren bir unsurdan çok daha fazlası. Yeryüzünde yaşamamız için büyük katkıları olan Ay’ın birdenbire yok olduğu senaryoyu sizler için kurgulamıştık. Peki bu muhteşem uydudan iki tane olsaydı o zaman neler değişirdi?
Bir günün 24 saat sürmesi bile çoğu zaman bizlere yetmiyorken Ay olmasaydı, bu sürenin 8 saatle sınırlı kalacağını biliyor muydunuz? 8 saatte ne yapılabilir ki!
Her şeyden önce şu konuya açıklık getirelim: Dünya’nın sahip olduğu tek uydu Ay değil.
Dünya, zaman zaman Güneş’e giderken yakından geçen asteroitleri yakalar. Bunlar, geçici yörüngeye girer ve bir süre sonra kaybolurlar. Dünya’nın iki uydusu olsa derken, Ay’a ek ikinci bir kalıcı uydusu olmasından bahsediyoruz. O halde soruyu şöyle soralım: Dünya’nın, Ay gibi ikinci bir uydusu olsa neler olurdu?
Öncelikle iki uydunun varlığı, Dünya üzerindeki gelgit kuvvetlerinin karmaşıklığını artırır.
Dünya’daki gelgitlerin tek kaynağı tabii ki Ay değil. Ancak Ay, gelgit etkisinde büyük bir pay sahibi. Ay ve Güneş uygun hizada olduğu zaman yüksek gelgit veya düşük gelgit güçleniyor. Ay’ın varlığı, denizlerin ve okyanusların yükselmesini ve alçalmasını etkilediğinden, iki Ay’ın varlığı gelgitlerin daha yüksek ve daha karmaşık bir yapıya sahip olmasına yol açacaktır. Dolayısıyla bu gelgitin etkisi de çok güçlü olacaktır. Bu durum, doğrudan okyanus kıyısındaki yerleşim yerinin sular altında kalması sebep olur.
İklim ve hava koşulları değişirdi.
İki Ay’ın varlığı, Dünya’nın iklimini ve hava koşullarını etkileyecek potansiyele sahip. Ay, mevsimleri düzenleyen etkilerinden dolayı iki tane olması, mevsimlerin oluşumunu ve uzun vadeli iklim düzenlemesini değiştirebilirdi.
Deprem ve tsunami gibi doğal afetler artış gösterirdi.
Kıyı erozyonunun artmasıyla birlikte kıyıdaki dolgu alanları zarar görürdü. Artan gelgit hareketleri de Dünya’nın sadece kıyı kısımlarında değil, iç kısımlarında da esneme ve büzülmeye yol açar. Böylece, Dünya’nın daha çok ısınarak volkanizma faaliyetlerinin de güçleneceği söylenebilirdi.
Kıtaların kayması da Dünya’da şiddetli depremlere ve tsunamilere sebep olacaktı.
Günler alabildiğine uzamış olurdu.
Ay oluştuğu zaman Dünya, kendi çevresinde sadece 8 saatte dönüyordu. Ay’ın gelgit etkisi, Dünya’nın dönmesini yavaşlattı ve bizim şu an yaşadığımız 24 saati bizlere yaşatmaya başladı. Ay da gittikçe Dünya’dan uzaklaştı ve yaklaşık 384 bin km uzaklığa ulaştı. Bütün bunlar ışığında Dünya’nın iki uydusu olsaydı, biri de tıpkı diğeri gibi momentum çalarak bizden uzaklaşacak ve bu da yine Dünya’nın yavaşlayıp günlerin uzamasına neden olacaktı.
İkinci uydu, Dünya’dan uzaklaşırken yörüngeye geldiğinde uydumuzla çarpışarak onunla birleşecektir. İki uydu bu çarpışma esnasında parçalandığındaysa tıpkı Satürn’de olduğu gibi Dünya çevresinde de halka oluşacak. Binlerce asteroitin çarpmasıyla da muhtemelen Dünya yok olacaktır.
Ve tabii ki ışık artardı.
Gecemizi aydınlatan Ay ışığından iki tane olduğunu düşünün. Ne kadar da aydınlık ve güzel bir manzara olurdu değil mi? Böyle bir durumda bir Ay batarken diğer Ay doğar, bu da hiç bitmeyen bir aydınlanmaya neden olur.
Bu aydınlık, canlıların yaşamlarını da kökten değiştirirdi elbette. Örneğin, gece aktif olan hayvanlar ve bazı bitki türleri, değişen aydınlatma koşullarına farklı bir şekilde adapte olabilirlerdi. Tarımda rekolte düşer, biyolojik denge altüst olurdu. Hiçbir şey olmasa bile karanlık akşamlara alışkın olanlarınızın uykusu kaçardı!
Dünya’nın uydusu Ay olmasaydı bir günümüz 8 saat sürer, Dünya’ya gök taşları çarpar ve yaşam alanımız minimuma inerdi. Dünya’yı daha yaşanabilir kılan somut varlıklardan biri olan Ay’dan bile iki tane olsaydı gördüğümüz gibi tüm dengeler altüst olurdu.