Anne, baba, büyükanne, büyükbaba ve onların sayısızca büyükanne ve büyükbabası… Bu döngünün nereye kadar gittiğini hiç düşündünüz mü? Ya da soyumuz bu kadar eskilere dayanıyorsa ve her birimizin birbiriyle bir bağlantısı varsa akraba olma ihtimalimiz var mı?
“Böyle bir şey gerçekten olabilir mi?” dediğinizi duyar gibiyiz. Aynı zamanda bu konu üzerinde şimdiye dek bu denli kafa yormadığınızın bahsine de rahatlıkla girebiliriz.
Peki ciddi anlamda aslında her birimiz, birbirimizle akraba olabilir miyiz?
En basit şekliyle düşündüğümüzde; iki ebeveyn, dört büyükanne ve büyükbaba ve onlarınki ile birlikte sekiz büyükanne ve büyükbabaya sahibiz.
Bundan dört kuşak önce ise atalarımız, doğrudan toplam otuz kişiydi. Bu mantıkla devam edersek ve her adımı ikiye katlarsak sadece kırk kuşak önce, aynı anda yaşayan neredeyse bir trilyon atamız olduğunu bulabiliriz.
Kulağa biraz manasız gelse de aslında bu sayı, şimdiye kadar hayatta olan daha fazla insan sayısına ulaşmamıştır. Türümüz iki yüz bin yıl önce ortaya çıktığından beri, belki de yedi veya sekiz bin nesil doğdu ve vefat etti.
Bu noktada kayıp atalarımızın nerede olduğunu düşündüğümüzde ise açık bir şekilde, akraba çiftleşmelerinin olduğu sonucuna ulaşabiliriz.
Ortak atalara sahip çok sayıda insan ürediğinden, gerçek atalarımızın sayısı esasen matematiğin bize gösterdiğinden çok daha azdır. Ancak bugün yaşayan her insan, soy ağacında ortak bir atayı paylaşır ve aslına bakarsak bu kişi, yalnızca üç bin yıl önce yaşamıştır.
Öte yandan her birimiz genlerimizde, atalarımızın kaydını taşırız fakat DNA, defalarca kopyalandığı için ara sıra tabiri caizse birtakım hatalar meydana gelir ve farklılıklar doğar.
Yine de DNA’mız çoğu işleyişi etkilemeden değiştirilebildiğinden, bu mutasyonların çoğu bir sonraki nesle aktarılır. Bu genetik değişiklikler de zaman içinde birikir ve böylece bilim insanları, bunları âdeta bir moleküler saat gibi okuyarak üzerinden ne kadar zaman geçtiğini tahmin edebilir.
Ayrıca bireylerin sahip olduğu değişiklikler, onların bize ne kadar yakın veya uzak akraba olduklarını anlatır.
Bir Çinli ile bir Türk oldukça farklı gözükse de aslında DNA seviyelerimiz oldukça benzerdir. Orta Afrika’da yaşayan bir şempanze grubu bile tüm insan popülasyonunda bulduğundan çok daha fazla genetik çeşitliliğe sahiptir.
Nereden geldiğimiz veya başka bir deyişle nereli olduğumuz her zaman belli olmayabilir ancak DNA yanılmaz. Hepimizin binlerce yıl öncesinde yaşamış tek bir atası vardır fakat bu genetik öylesine karıştırılmıştır ki onun izlerini DNA’mızda görmemiz mümkün değildir.
Özetle her birimiz gerçek anlamda akraba, hatta bir oldukça büyük bir aileyiz. Fakat atamız yalnızca geçmişe uzanan dallar değil aynı zamanda geleceğe uzanan bir ağaç niteliğindedir.