Bir sabah uyandığınızı ve çevrenizdeki tüm insanların yok olduğunu düşünün. Koskoca dünyada yapayalnızsınız. İlk etapta kulağa oldukça havalı gelmiyor mu? Kurallar, sorumluluklar ve sınırlar tamamen rafa kaldırılmış.
İstediğiniz yere gidebilir, istediğiniz yerde kalabilir, ücret ödemeden arzu ettiğini yiyip içebilirsiniz öyle değil mi? Muazzam bir özgürlük!
Peki dünyada kalan tek kişi olsanız, işler gerçekten düşündüğünüz kadar yolunda gider miydi?
Böyle bir durumda hiç kimse sizi durduramayacağından, istediğiniz her yere gidebileceğini düşünebilirsiniz.
Ancak ortalıkta gördüğünüz tüm o terk edilmiş arabaların, uçakların veya gemilerin yakıtları 2 yıl sonra kullanılamaz bir hâle gelir ve bu hayalinizi gerçekleştirmeniz pek de mümkün olmaz.
Söz konusu su, yiyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlar olduğunda barınma, ulaşması en kolay olanıdır. Kelimenin tam anlamıyla aralarından seçim yapabileceğiniz bir dünya eviniz olur.
Fakat nereye yerleşeceğinize dikkat etmenizde fayda var. Çünkü şehirlere ve binalara bakım yapılmayacağından, oldukça hızlı bir şekilde parçalanmaya başlarlar. Yağmur, don ve sıcaklığın etkisiyle de çürüme ve küf yaygınlaşır.
Aynı zamanda bulunduğunuz hiçbir yer, eskisi kadar güvende olmaz.
Dünyada ortalama 450 nükleer santral vardır ve otomatik güvenlik sistemleri, insan denetimi olmadan arızalanmaya başlayacağından gezegenin her yerinde erimeler görülür ve birçok bölge, yaşanılamaz bir hâl alır.
Öte yandan marketlerde onlarca yıl yetecek kadar konserve ve dondurulmuş gıdaya ücretsiz bir şekilde erişiminiz olur. Fakat tüm dünyada gerekli bakımlar yapılamayacağından mahsuller ve hayvancılık günden güne azalır.
Böyle bir durumda ise mızrak veya yay ile avlanma yöntemlerine geri dönmeniz veya kendi mahsulünüzü kendiniz yetiştirmeniz gerekir.
Fakat bu da su kaynaklarınızın kesilmesine neden olur.
Eğer çevrenizde diğer insanlar olmasaydı, elektriğe erişim imkansız olurdu. Su pompalama istasyonları ve arıtma tesisleri kapanır, rezervuarlarda stoklanan tatlı sular hızla bayatlardı.
Bu noktada hazır sulara bel bağlamak mümkün olabilirdi ancak onlar da tükendiğinde, kendi suyunuzu nasıl arıtacağınızı öğrenmek zorunda kalırdınız.
Görünüşe bakılırsa bu pek de iyi bir fikir değilmiş öyle değil mi?