Eski çağlar, gerek yaşam tarzlarıyla gerek giyim kuşamları ile şimdinin geleneklerinden bir hayli farklı ve zaman zaman inanması güç ayrıntılarla dikkati büyük oranda çekmeyi başarıyor. Bir arkeolog, kazı çalışmaları esnasında inanması güç bir kafatasına rastladı ve ipuçlarının peşinden gitmeyi tercih etti.
Karşısına çıkan kafatası örneği, daha önce rastlamadığı türdendi. Bu kafatası, ne olduğu anlaşılamayan nesnelerle çepeçevre kaplanmış ve şaşırtıcı bir şekilde toprağın altında binlerce yıl korunmayı başarmıştı.
Peki bir arkeoloğun kazı sırasında çıkardığı kafatasının üzerindeki şeyler tam olarak neydi?
Eski Taş Çağı’na ait olan ve İtalya’nın Caviglione Mağarası’nda bulunan bir kafatası, sıra dışı ayrıntılara sahipti.
Arkeolog Emile Riviere tarafından 1872 yılında kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan bu iskelet, ilk etapta bir erkeğe ait zannedildi. Hatta bu sebeple iskelete “Mentone Adamı” lakabı takılmıştı.
Fakat arkeoloğun çalışmaları sonucunda bu cesedin bir kadına ait olduğu tespit edildi ve “Cavigliona Kadını” olarak anılmaya başladı. DNA incelemeleri sonucunda uzun boylu bu kadın vefat ettiğinde 37 yaşındaydı, muhtemelen birkaç doğum yapmıştı ve hâlihazırda hamileydi.
Dikkati çeken özelliği ise kafatasının küçük deniz kabuklarıyla ve kırmızı renkte geyik veya köpek dişleriyle kaplı olmasaydı. Bu deniz kabukları iç içe geçmişti ve âdeta bir başlığı anımsatıyordu.
Peki Cavigliona Kadını’nın kafatası, neden deniz kabuğu ve hayvan dişleriyle kaplıydı?
Aslında bu sorunun cevabı bir hayli tartışmalı. Eski Taş Çağı insanları, ölümden sonra yaşama inanıyordu ve vefat eden kişiye, mezara konulmadan önce böyle bir başlık takmak âdettendi.
Değerli eşyalar ve aksesuarlar, belirli bir sınıfa aitliğin göstergesiydi ve onları giyen ve takan kişiler, âdeta sosyal üstünlüklerini kanıtlardı. Bir diğer görüşe göre ise böyle bir başlığın gücün değil, kutsallığın bir işareti olduğuydu.
Böylece deniz kabuklarından ve hayvan dişlerinden oluşan bu aksesuarı, annelerin taktığına yönelik bir düşünce ortaya çıktı.
Cavigliona Kadını’nın dışında o dönemde yaşamış olup buna benzer bir başlık takan ikisi kadın olmak üzere üç kişi daha vardı. Bunlardan ilki 15 yaşındaki bir erkek çocuğu olan Arene Candide Prensi’ydi. Candide, Prens lakabını gömüldüğü olağanüstü teçhizata borçluydu ve kafatası, yüzlerce delikli kabuktan oluşan bir başlık ile çevriliydi.
Ostuni Kadını Delia ise tahmini olarak 27.000 yıl önce yaşamış hamile bir kadındı. Delia’nın başı, kırmızı toprak boyasıyla boyanmış bir başlıkla süslenmişti ve çeşitli kabuklar ve geyik dişleriyle kaplanmıştı.
Son olarak kazılar sonucunda cesedi 1989’da çıkarılan Paglicci Kadını da aynı dönemde yaşadığı diğer kadınlara benzer bir başlık ile gömülmüştü. Koyu sarı bir başlığın ön yüzünde yedi delikli geyik dişleri bulunmaktaydı.